| |
|
|
Patron mazbut, acaba çevresinde mi iş yok?
İşadamının fabrika müdürü, satın alma müdürü, muhasebe müdürü, pazarlama müdürü yeteneksizdir. Sonunda bu işadamı ödemezlik durumuna düşer. Şirketi sarsılır. Bizim coğrafyamıza özgü değerlendirmeler başlar hemen: - Adam ne yapsın. O çok mükemmel, akıllı bir işadamı. Ama çevresi çok kötü. Kimse "Çevreyi seçmek" denilen çok önemli akıl göstergesinin, bu işadamında var olup olmadığına bakmaz. Rahmetli Vehbi Koç, belirli dönemlerde kendisinden daha zengin olan ama sonra iflas edip, kendisinden yardım isteyen Ankaralı ve İstanbullu işadamlarının öykülerini anlatırdı. Vehbi Koç'un en önemli niteliği, yetenekli ve akıllı adamları bulup, bunlara hisse de vermesi ve şirketlerinde tutabilmesiydi. Bir başka yanı da, hemen her alanda mesleklerinin önde gelen isimleri ile dostluk kurup, bunlarla sürekli diyalog içinde bulunarak bir nevi "Danışmanlık" hizmeti almasıydı. Şu andaki Türk siyasetinin "Patron"u olan Tayyip Erdoğan'ın da bir çevresi ve danışmanları var. Ama bunların, Türkiye'deki geniş yelpazenin "Meritokrasi"sinden geldikleri söylenemez. Aralarında kendi mesleklerinde başarılı olmuş bulunanlar elbet var. Ama hakim nitelikleri, Erdoğan'la eskiden beri, "Milli Görüş" günlerinden bu yana sadakatle beraber olmaları. Açık ve seçik söyleyelim ki bu kadro, Avrupa Birliği'nin eşiğinde bulunan, çok karmaşık iç ve dış sorunların üstesinden gelmesi gereken ve hızla değişen Türkiye'ye yetmiyor. Her sorun çözüme kavuştuğunda karşılaşılan yeni sorunlar, AK Parti iktidarının kendisini sürekli aşmasını ve çıtayı her an yükseltmesini gerektiriyor. Bu yapılamadığı için, her yeni sorun bir "Kriz Kaynağı" haline dönüşüyor. Örneğin AB'den müzakere tarihi almak başarıdır. Ama bu başarı Ermeni meselesini, Kürt realitesini, idarenin şeffaflaşmasını, temel hak ve özgürlükleri daha ileri boyutları ile Türkiye'nin siyasi gündemine getirmiştir. Bunlara karşı Tayyip Erdoğan'ın eski çevresi ve "Muhafazakar Demokrat" ideolojisi ile laf yetiştirebilmesi mümkün değildir. Veya Başkan Bush'la dostça diyalog kurmak, "Irak Krizi" karşısında sağlıklı ve çok boyutlu politikalar üretmeye yeterli olmadığı için, Erdoğan'ın çevresi, şimdi kendilerine dönük "Dış Kaynaklı" ve "Amerikan Güdümlü" komplo teorilerini çözmeye çalışıyorlar. Sonuçta Erdoğan'ın çevresi "Yetersiz" kalırken Erdoğan'ın kendisi de "Başarısız" olmaktadır. Artık hepimiz biliyoruz. Bu coğrafyada "İktidarda Olmak"la "Başarılı Olmak" aynı şeyler değildir. Hemingway'in "Cesaret tehlikelerin üzerine gitmek değil, tehlikeler karşısında zarif davranmaktır" dediği gibi, "Başarılı iktidar, kriz konuları üzerinde kavga çıkartarak değil, krizleri çözümleyip, geride bırakarak olunur" diyebiliriz. İzmit SEKA'nın işçileri ve tüm sorunları ile İzmit Belediyesi'ne devredilmesi "Özelleştirme" ise veya her konuda Erdoğan'ın "Medya Sorumlu" demesi sorunlara çözüm getiriyorsa, kendisini de çevresini de kutluyoruz mesela.
|