Haftalık televizyon maceram
Memleket ahalisi olarak geçen haftayı "nur topu"gibi bir sorunla geçirip durduk.. Kısaca, "rezalet" diye tanımlanan, "insanın insanlıktan olduğu" diye özetlenen "dırdırla, hırgürle, ahlaksızlık"la gelip geçen ve "gelin, kaynana, görümce, kayınço ve k..çı b.klu prens-prenses"le taçlanan programları devlet sorunu haline getirdik ve kanımca şu sonuç çıktı; Bu ucube programlar(!) "halk sağlığı"nı olumsuz etkiliyor, utanç abideleri ve tabii ki kepazelik... Çözümse.. Devletin eline kütük alıp yasaklaması değil.. Televizyon yönetici ve programcıların insafa ve vicdana gelip bu işe birer birer son vermesi! Şu ana kadar bunları yapanın da yanına "kâr" kalması!
Neyse... Konu açılmışken bu haftaki ekran maceramı anlatmak isterim sizlere.. Elbette, "tipik" bir televizyon seyircisi, hastası(!) ve bağımlısı değilim, tabii ki dizilerden bihaberim ve hiç şüphe yok ki "taraf" sayılırım ama minik gözlemlerimden kimseye zarar gelmez, merak etmeyin!... Biliyorum, özellikle teknik olarak çok özenli yapımlar geçip duruyor ekranlardan. Bütün bu karmaşanın ortasında her şeye karşın müthiş çabalar ve arayışlar var, "çölde vaha" misali, gül gibi, çiçek gibi açan diziler, sinema kuşakları, gençlik, tartışma, formatı farklı moda ve estetik programları, siyasi ve mizahi muhabbetler vs. Kısacası, bir televizyon seyircisi olarak geçinip gidiyor ve yetiniyoruz işte! Her şey yerli yerine oturur diye de umut ediyoruz!
Şahan diyesi genç bir adama nihayet zaplandım bu hafta.. Çoktandır sözü ediliyor, "Hele bi izle bak, TV 8'de her cumartesi bomba gibi işler yapıyor, gülüyor güldürüyor, yetenekten yeteneğe koşuyor" diye övgüler diziliyordu... İzledikten sonra "az bile söylemişler" dedim kendi kendime... 24 yaşındaki Şahan Gökbakır, "Dikkat Şahan Çıkabilir" adıyla bir saati aşkın yaptığı "alternatif program"ında, kılıktan kılığa giriyor, adli tabip titizliğiyle "ölü ve öldüren reality şovlar"ı, otopsi masasına yatırıyor, ince, zeki ve doğaçlama esprilerle, turnayı gözünden vuran taşlamalarıyla, açıkçası kendi sektörünün, yani, ekranların, hal-ü pür mealini ortaya seriyor bizzatihi... Ve geçmişte örneklerini çokça gördüğümüz hamasi ve fenasi komedyen durumlarına düşmeden, yeni bir soluk, farklı bir anlayış ve düşündürerek, genç kuşaklar adına umut vererek... Aktörlüğüne, taklit yeteneğine ve sempatisine de şapka çıkarmamız gerek Şahan'ın.. Bu arada biliyorum ki o "genç adam"a imkan veren, yolunu açan, emek veren TV 8'in yayın yönetmeni Ender Bölükbaşı'nı da kutlamak gerek.. Şahan, şimdilerde "sakin sular"da yüzüyor gözükebilir ama dikkat edin ki bir iki yıl içinde zirveye çıkabilir!
Empati... Nuriye Akman'la yıllarca sütun-sayfa komşuluğu ve ahbaplık yaptık Sabah'ta.. "Soru ustası" der dururdum ona... Unutulmaz ve birbirinden ilginç sohbetler yaptı, yapıyor... Gazetecilikteki "haftanın sohbeti" geleneğinde zirve isimdir benim için.. Şimdi, iş başa düşmüş ve bizim Nuriye, "Empati" adıyla televizyon programına girişmiş.. Sky Türk'te, cumartesi günleri banttan yayınlanan programa ben de dahil oldum dün... Birkaç hafta önce ilk bölümü (Türkan Sabancı) izlemiştim, bir de konuk olarak stüdyosunda zaman geçirince ve o ilginç yolculuğa beni de çıkarınca yakından kavradım Empati'yi.. Alternatif ve zekice düşünülmüş program mı istersiniz! Buyurun, "Empati" yapın, "Empati" izleyin.. Nuriye, bir kere davet ettiği konuğunu, dünyevi ve gerçek yaşamından çıkarıyor, hayatla yüzleştiriyor, bütün şapkalarını bir yana bıraktırıyor; kimi zaman "en aciz kul" kimi zaman "tüyü bitmemiş yetim" erkekse kadın, kadınsa erkek haline getiriyor.. Kariyer, zenginlik, şan şöhret, varlık, meslek, makam, mevki, her şey bahane... O "haftanın konuğu", stüdyodaki barkoya ışınlanan kimi nesne ya da fotoğraftaki kişi yerine geçiyor ve onlar adına konuşuyor, onlar gibi davranıyor... Mesela, bir kibrit çöpü olsan ne yaparsın? Ya da E-5 karayolunda dayak yiyen bir travesti, 8 Mart'ta polis jopuyla yerlerde sürünen bir kadın? Oldukça ilginç, oldukça düşündürücü... Açıkçası bu terapi ve empatinin, Nuriye'nin "Empati"sinde kalmasını istemem! Bu anayurdun dört bir başında uygulanmasını dilerim!
|