| |
Berlin-Van hattı
Dünya Kadınlar Günü nedeniyle dün iki Fransız gazetesinde iki haber okuduk. İçimiz sızladı. İki haber de Türkler'le ilgiliydi. Ama içlerindeki Türkler'le. İlk haber "La Liberation"da yer aldı. Özetleyelim. 31 Ocak'ta Strasbourg'ta bir ana okulu önünde bir kadın ölü bulundu. Bıçakla delikdeşik edilmişti. 35 yaşındaydı. 3 çocuk annesiydi. Adı Emine'ydi. Boşandığı kocası Osman üç yıldır ölümle tehdit ediyordu. Tek günahı vardı; üç çocuğuyla yeni bir hayat kurması. Osman, Türkler'in gittiği bir kahvede yakalandı. "Sonunda başardım" diye bağırıyordu, "Öldürdüm onu..." Emine, Strasbourg'ta namus cinayeti kurbanı dördüncü Türk kadını olarak kayıtlara geçti. İkinci haber "Le Monde"da yayınlandı. O da şöyle: 7 Şubat'ta Berlin'in Neukölln mahallesinde, sokak ortasında kadın cesedi bulundu. Başına üç kurşun sıkılmıştı. 23 yaşındaydı. Adı Hatun Sürücü'ydü. Polis birkaç günde katillere ulaştı: Hatun'un 18, 24 ve 25 yaşlarındaki üç erkek kardeşi. İfadelerinde "Namusumuzu temizledik" dediler. Peki Hatun ailenin namusuna nasıl bir leke sürmüştü? Almanya'da doğmuştu. 16 yaşında Türkiye'de bir akrabasıyla zorla evlendirilmişti. Bir yıl sonra kucağında bebekle Almanya'ya dönmüştü. "Kocamla anlaşamadım" demişti. Yaşı küçük annelere sağlanan sosyal yardımla bir eve taşınmıştı. Sonra öğrenimini tamamlamış, elektrik teknisyeni diploması almış, iş bulmuştu. Çalışma hayatı sayesinde Alman toplumuyla entegre olmaya başlamıştı ve aile baskısıyla taktığı türbanı çıkarmıştı. İşte "leke"si buydu. Hatun, Almanya'da 2004 yazından bu yana "Namus cinayeti"nde can veren 10'uncu Türk kadınıydı. 1996'dan bu yana ise 46'ncı kurban.
Yeni TCK önler mi? Ama asıl "şok" daha sonra yaşandı. Hatun'un öldürüldüğü semtte, epey Türk çocuğunun da devam ettiği okulda bir öğretmen cinayeti kınamaya kalktı. Bir öğrenci "Öldürülmeyi hak etmişti" yanıtı verdi. Bir diğeri "Alman kadınları gibi yaşamaya kalktı, cezasını buldu" diye bağırdı. Şimdi Almanya'da kıyamet kopuyor. Bu iki olayın bizi doğrudan ilgilendiren yönü şu: Güneydoğu'nun tarım toplumuna özgü ahlak anlayışı ve kadına bakışı öylesine genlere işlemiş ki, Avrupa'da doğan kuşakta bile su yüzüne çıkıveriyor . İşte o anlayışla, o örfle ilgili son bilimsel veriler: Dicle Üniversitesi'nden Prof. Dr. Aytekin Sır, Güneydoğu'da "Namus cinayetleri" konusunda sadece erkekleri kapsayan bir anket yaptı. 3 örnek verdi: * Evlilik dışı ilişki kuran kadına ceza verilmeli mi? Verilecekse bu ceza ne olmalı? * Kadının evlilik dışı ilişkisi yok ama rahat tavırlarıyla çevrede göze batıyor. Cezalandırılmalı mı, "Evet" ise ne ceza düşünürsünüz? * Kadın sadece ailesinin kurallarına karşı geliyor. Cezalandırmak gerekiyor mu? O görüşteyseniz, ne ceza verilmeli? Üç örnekte de cevapların yüzde 83.7'si "Cezalandırılmalı" oldu. Ceza olarak yüzde 37.4'ü "Öldürülmeli" dedi. Daha insaflılar, "Burun ve kulakların kesilmesini, saçın kazıtılmasını" önerdiler. Ay başında yürürlüğe girecek yeni Türk Ceza Kanunu'nda namus cinayetlerinin "Nitelikli adam öldürme" kapsamında değerlendirilmesini ve ağırlaştırılmış müebbet hapis öngörülmesini alkışlıyoruz. Ancak bir noktaya dikkat: Son dönemde özellikle Van ve Batman kırsalında görüldüğü gibi, cinayetlerin yerini intiharlar almasın!
|