Bu ne cüret
Bakmayın biz kadınların, arada bir, siyah beyaz Türk filmlerinden kalma tiz çığlıklarla "Reca ederim beyefendi bu ne cüret!" diye çemkirdiğimize... Koca bir palavra! Bayılırız cüretkar adama! Aslında bu konunun çok ince bir sınırı var. Bunu da yalnız biz kadınlar hissedebiliriz. Tacizle ya da küstahlıkla, cüreti ayıran o saç telini karanlıkta bile fark ederiz. Bizi karşı cinsin gözünde anlaşılmaz kılan da bu 'çok bilmişliğimiz' işte. Bahçemize girmeye çalışan adamın isminin başına "muhallebi evladı, apartman çocuğu, kibarcık, ana kuzusu" sıfatlarını eklediğimizde ipini de çekmişiz demektir. Ama tüm bunlar, "Erkek dediğin hödüğün teki olmalı, ağzından küfür, elinden şamar eksik olmamalı, gel demeden peşinden sürüklemeli, git demeden bir bakışıyla kapıdan kovmalı" demek de değil hani... Dedim ya... O ince tehlike hattını, üç boyutlu gören yunuslar gibi hemen algılarız... Biz... Kadınlar... Acayip mahluklarız!
|