Rahşan Ecevit aslında 'Din elden gidiyor' dememiş 'Cin' demiş
Yarın yaşayan gazetecilerin günü. 55 yıllık bir gazetecinin evindeyim. Soru falan sormuyorum, sadece dinliyorum. Fikret Otyam anlattıkça anlatıyor. "Çok para kazandılar bu meslekten" diyor, "Ama sen kazanmazsan sakın üzülme"
Elli beş yıl gazetecilik yapmak. Nasıl bir histir? Bilmiyorum daha 13 yıllığım ben. Küçücük hissettim yanında kendimi. "Daha çok yolum var" diye düşündüm. Çok çalışmam lazım, çok... Dün de yazdığım gibi 4 Ocak günü Antalya'ya uçtum. Sabah bir ilke daha imza atıyor. Akdeniz'e özel bir ulusal gazete yapıyoruz. Başında da deneyimli bir isim var, Ünal Ersözlü. Proje öylesine heyecan verici ki, oldukça kalabalık bir kadro hani tabir- i caizse Antalya'ya çıkartma yaptık. Gezmediğimiz görmediğimiz yer kalmadı, konuşmadığımız insan. Herkese bir bir anlattık ne yapacağımızı. "Artık" dedik "Kendi burnunuzun dibinde olup biteni okuyacaksınız. Sel sadece İstanbul'da olduğunda manşet olmayacak". Bizim heyecanımız mı geçti yoksa herkes böyle bir ihtiyaçta mıydı bilinmez ama müthiş karşılandık. Yepyeni fikirler edindik. Oralara kadar gidip de soru sormamak olur mu? Kim tutar beni? Çok soru sordum çok. Antalya Valisi'ne "En son ne zaman denize girdiniz?" diye sordum. (Cevabı bende saklı, söz verdim yazmayacağım.) Türkiye'nin en büyük işletmecilerinden Joy Turizm'in sahibi Akın Yılmaz'a "Siz hayatınız boyunca hiç 'Her şey dahil' tarzı tatil yaptınız mı?" dedim. Sıkı durun yapmamış. Sadece o mu canım, Türkiye Otelciler Derneği Başkanı Ahmet Barut da hiç öyle bir tatil yapmamış. Onun aklı teknede. Başımıza sardılar "Her şey dahil"i kendileri teknede. Şaka bir yana, ben de hiç öyle tatil yapmadım. Kim yapıyor bu tatilleri, kim? Peki, Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel'in sürekli sarı basın kartı taşıdığını biliyor muydunuz? Ya isminin rahmetli Menderes'ten geldiğini, ablasının isminin de Berrin olduğunu.... Hangi börekçiden börek yer, nereden paça çorbası içer, nerede misafir ağırlar? Bir de ne dedi biliyor musunuz? "Hayatta hiçbir görev beni korkutmaz. Bugün buyurun Bush'un koltuğu sizin desinler, geçer otururum. O da insan biz de insanız." Böyle bir özgüven var mı ey okur? Onda biri bende olsa...
*** Son durağım 55 yıllık gazetecinin evi. Sadece gazeteci yazar değil o, aynı zamanda 60 yılını fırçaya vermiş bir isim. Bu köşeyi takip edenlerin benim için değerini çok iyi bildikleri bir isim o. Kelimelerim yetmez onları anlatmaya. O Fikret Otyam. Kendi deyimiyle yaşam arkadaşı da Filiz Otyam. Pasta yedik kahve içtik. Hadi bakalım Balçiçek, sor sorabilirsen. Yarın 10 Ocak. "Çalışan Gazeteciler"in günü. Fikret Otyam 79 yaşında çalışan bir gazeteci. Aydınlık Dergisi'ne yazı yazıyor. Filiz Otyam bir gece düzenlemiş onun için. "79 yaşı çok dinamik değil mi?" diyor. "80 olunca insana hüzün çökebilir ama 79 müthiş!" Biliyorum önümüzdeki yıl Filiz Otyam 80 yaş için de başka bir sıfat bulacak ve yaşam arkadaşına başka bir gece daha yapacak. Biliyorum işte. Aslında sürpriz olacakmış ama Fikret Otyam cin gibi hemen fark etmiş. Yarın akşam Antalya'da sevdiği dostları toplanacak Fikret Otyam'ın. Güzel konuşmalar yapacaklar. En sevdiği türkücü Hüseyin Turan söyleyecek. Barak havaları çalacak. Gözleri dolacak. Dolar mı? Dolar. Soru sormadım Fikret Otyam'a. Ne yalan söyleyeyim, egoistlik yaptım sadece dinledim. Teyp falan yoktu, aldı mı almadı mı endişesi. Ben onu dinlerken yüzüme ışık vurmuş, Filiz Otyam uzaktan fotoğraflarımı çekiyordu. "Nasıl gidiyor bakalım?" dedi Fikret Otyam. "Benim seni küçükken motosikletin arkasından düşürdüğümü yazdın ama külliyen yalan..." "Nasıl yalan?" diye cevap verdim, "Düşürdünüz dere yatağının ortasında sonra bırakıp gittiniz. Fark edince gelip aldınız ama..." Bir ara "Sen para kazanıyor musun gazetecilikten?" diye sordu. "Bazıları vardır müthiş paralar kazandılar gazeteden". "Bir gün" dedi, "Otobüs durağında bekliyorum, altında şoförlü bir gazeteci beni camdan çağırdı, 'Fikret abi' diye seslendi, hadi ama seni gazeteye bırakayım. Ben 'Olmaz' dedikçe ısrar etti. Öyle ısrar etti ki kırmayayım diye bindim. Kendi gazetesinin önüne gelince 'Yolumuz buraya kadar' dedi. İndirdi beni. Çok paralar kazandılar bu adamlar çok. Sen kazanmıyorum diye dert etme sakın." 79 yaşında bir çalışan gazeteci. Bugünkü yazısını kaçırmayın. Rahşan Ecevit aslında din elden gidiyor dememiş, cin elden gidiyor diye bağırmış. Cin mi ne? Kedileri canım. Kedinin kuru mama yemekten canına tak demiş, evi terk etmeye kalkmış. Rahşan Ecevit de "Bülent Cin elden gidiyor" diye bağırmış. Oradan geçen bir muhabir din elden gidiyor diye duymuş. İşin aslı buymuş. Ama Otyam'ın kaleminden okumanız gerekir, inanın bana.
|