Bakışları mıknatıs gibi çeken dansçı
Geçen hafta Kapadokya'ya iki günlük bir kültür gezisi yaptık. Doğa harikası Kapadokya'nın tarihle kucaklaşan büyülü atmosferinde kültür turizmine hizmet veren Kapadokya Lodge Country Club, modern donanımlı yeni toplantı salonlarıyla konferans turizminin hizmetine girdi. Kapadokya'yı gezmek ve tarihini en iyi şekilde anlamak için önemli kitaplardan birisini ele geçirdim. "Kapadokya yazarı" Gürsel Korat, coğrafyaya yalnızca estetik açısından değil, bilgi yönünden de bakıyor. 2003'te yayımladığı "Taş Kapıdan Taçkapıya: Kapadokya" adlı çalışması, meraklıları için ayrıntılı bir başvuru kitabı olarak İletişim Yayınları'ndan çıkarılmış. Kitapta Kapadokya adının kökeni şu şekilde anlatılıyor. Pek çok metinde Kapadokya'nın Persçe "Katpatuka" dan geldiğini ve bunun anlamının da "Güzel Atlar Ülkesi" olduğu belirtilir. Perslerin gözünde buranın Katpatuka olduğu doğrudur ancak onların buradaki Kapadoke'yi kendi dillerine çevirmiş olmaları da akla gelmelidir. Herakleia bizim dilimizde nasıl Ereğli'ye dönüşmüşse Pers dilinde de Kapadoke, Katpatukya'ya dönüşmüş olabilir. Kaldı ki Charles Texier, Kapadokya'nın güzel atlarıyla değil katırlarıyla ünlü olduğunu ve bu ünün Babil'e kadar yayıldığını söylerken gerçeğin çok karışık bir geçmişte, bir bilinmezlik olarak durduğunu düşünmemize yol açıyor. Bu gezide Ayşe Gülay Hakyemez grubumuza dinamik ve neşeli bir şekilde rehberlik yaptı. Colum McCann'in dahi dansçı Rudolf Nureyev'in yaşamından yola çıkarak kaleme aldığı "Dansçı", Püren Özgören'in çevirisi ile Can Yayınları tarafından çıkarıldı. "Dansçı", bir Nureyev biyografisi olma iddiası taşımıyor ancak Nureyev'i tanıyan kişiler tarafından onu en iyi anlatan roman olarak nitelendirilmiş. Yazar, Nureyev'in çocukluğunu, ilk bale derslerini, babasının baskısına rağmen Leningrad Bale Okulu'na gidişini, inatçı Tatar gencin çevresindeki insanların tanıklığından aktarırken, 1961'de Batı'ya iltica edişinden sonraki dönemi dansçının kendi ağzından anlatmış. Nureyev'in kusursuz olmak için gösterdiği çabası, küstahlığı, acımasızlığı ile bitmez tükenmez aile özlemi, babasının onu bir kez bile var olduğu yer olan sahnede görmemiş olmasının üzüntüsü kusursuz bir akıcılıkla kaleme alınmış. Yaşamı 1993'te 54 yaşındayken AIDS nedeniyle noktalanan Nureyev'in, sahnedeyken izleyicinin dikkatini mıknatıs gibi üzerine çekişi, dans ederken büründüğü vahşi güzellik, bir bakıma hem Dionysos hem de Apollon oluşu başarılı bir dille betimlenmiş.
Sayım Çınar
|