|
|
|
|
|
|
Kızılay'ı küllerinden yaratacağız
Gönüllü usulüyle çalışan ve bağışlarla ayakta kalan Kızılay'ın 13 aydır başkanlığını üstlenen Talat Yılmaz tüm afet merkezlerinin yenilendiğini ve kaybedilen güveni kazanmaya kararlı olduklarını söylüyor.
Kızılay'ın 1999 depreminden sonra aldığı eleştiriler, yönetim ve organizasyonda yapılan değişimlerle aşılmaya çalışılırken 13 ay önce Bakanlar Kurulu kararıyla başkanlık görevine Talay Yılmaz getirildi. Eski yönetimlerin eksikliklerini gidermek için adeta Kızılay'ın küllerinden yeniden doğmaya çalıştıklarını söyleyen Yılmaz; "Biz Kızılay'ı eleştiren vatandaşlarımızı da göreve çağırıyoruz. Türkiye'de maalesef Kızılay sadece afet dönemlerinde akla geliyor, oysa afet bizim birinci görevimiz değil" diyor.
* Bakanlar Kurulu kararıyla 13 ay önce başkanlığa atanmanızdan sonra eski yönetim hakkınızda dava açtı. Kongreler mahkemeye yansıdı. Kızılay yönetiminizin yasal süreçteki durumu nedir? Hükümet kararnamesinin Cumhurbaşkanımızın onayıyla uygulanmasıyla göreve geldik. Çünkü Kızılay'da yönetim değişikliğinin gerektiğini hemen herkes kabul etmişti. Anayasa Mahkemesi'nin Türk Hava Kurumu'ndaki atamayla ilgili iptal kararı Kızılay'a da uygulandı. Dernekler Kanunu'nun AB standartları açısından uygulanması gerekiyordu. Bu arada Kızılay'ın delegeleri var. Bu delegeler değiştirilmedi. Delegelerin isteği üzerine bizim yönetimimiz bir kongre kararı aldı. Bu kongreyle ilgili mahkemeye başvurdular. Bu bilgimiz dahilinde olmadı. Biz kongremizi yaptık. Daha sonra delegelerin bir kısmı Sulh Hukuk Mahkemesi kanalıyla bir kongre daha yaptı. Biz o kongreyi de kazandık. Eski yöneticiler bu kongrelere katılmadı. Nisan ayında yeni kongre var. Herhangi bir yasal sorun yok. Kızılay yeniden yapılanıyor, küllerinden doğuyor.
* 160 milyon YTL bütçeli, 500 şubeli bir organizasyonun başındasınız ve yeni bir yapılanma içine girdiniz. Hayalinizde nasıl bir Kızılay var? Önce kişilere değil, sisteme ve kurumsal yönetim ilkelerine bağlı bir Kızılay hayal ediyorum. Bunun için şeffaf, dürüst ve açık olmak ve hesap verebilmek lazım. Türk Kızılay'ı gönüllülük esasına dayalı olarak, bağışlarla yaşıyor. İhtiyacı olanlara yalnız maddi imkanları değil, sevgiyi şefkati de götürmek gerekiyor. Afetlerden sonra da psikolojik çöküşü önlemek geliyor. Bütün dünyada psikososyal destek programları var. Bunun örneklerini Marmara depreminden sonra bölgemizde kalan İngiliz, İtalyan, Alman Kızılhaçları'nın çalışmalarında gördük. Onlardan gördüğümüz tecrübeleri Güney Asya'da yapmaya çalışıyoruz.
* Başbakan Erdoğan ile birlikte siz de tsunami sonrası Güney Asya'da incelemelere katıldınız. Türk Kızılay'ı Güney Asya'ya ne tür yardımlar yaptı? Bize başlangıçta geç kalındığına dair bazı eleştiriler geldi. Ama şimdi 'tam zamanıymış' diyoruz. Herkes çekilince, insanlar kendi kaderleriyle baş başa kalınca gerçek sorunları yaşamaya başlıyorlar. Lojistik ve afet müdahale ekiplerinden oluşan bir grup arkadaşımızı oraya gönderdik. Tayland, Sri Lanka ve Endonezya'ya gittiler. Tayland'da Puket Adası'nda hükümetin kaldırabileceği boyutta bir durumla karşılaştılar ve Endonezya'ya geçtiler. Biz Sri Lanka'da kaldık. Kuru gıda, yemek, içme suyu, ilaç, kadın ve çocuklar için gerekli malzemeye ihtiyaç vardı. Sri Lanka'da Matara bölgesinde bize görev verildi. Okul çağındaki çocukların ihtiyaçlarının karşılanmasını ve okullar hazırlanmasını gerçekleştirdik. Yaklaşık 20 bin öğrencinin ihtiyacını karşıladık.
700 KONUT YARDIMI * Ayrıca Kızılay'ın 500 bina yardımında da bulunduğunu öğrendik... Sri Lanka'da Matara'da 500, Anfara'da da 200 olmak üzere toplam 700 konut yapıyoruz. Bu yerleşim birimlerine Türk mahallesi isimlerini veriyoruz. Sokaklarına da Türkiye'- deki şehirlerin adını vermek istiyoruz. Yardımlar Kızılay'ın hesaplarında, kullanınca eksilecek ama normal faize bağlanarak duruyor. Endonezya'da 3 okul yapacağız. 40 binden fazla yetim çocuk kaldı. Çocuk barınma kompleksi de planlıyoruz.
* Kızılay'a yeniden güven duyulması için ne gibi önlemler alıyorsunuz? Kızılay'ın 1999 depreminde görevini geç kalarak yapması güven kaybına neden olmuştur. Bazı televizyon programlarında görüldüğü gibi stok ambarlarının kötü olduğu, malzemelerin yığınlar halinde durduğu tespit edilmişti. Biz göreve başladığımızda ilk iş bu kötü görüntülerden Kızılay'ın kurtarılması ve afetlerin gerçekten yeterli müdahaleyi yapabilecek kapasiteye ulaştırılması gerektiğini gördük. Marmara Lojistik Merkezi'ni yeniden yapılandırdık. Köy Hizmetleri'ne ait 44 bin metre karelik bir tesisi düzenledik. Raflarını kullanılmayan ve paslanmakta olan malzemelerle yeniden tedarik ettik. Afetler sırasında bağışlanan ikinci, üçüncü el kullanılmış yatak, battaniye gibi afetzedelere verilmemesi gereken, -çünkü onlar yardımdan çok ilgiye, şefkate muhtaçlar ve kendinize layık görmediğiniz şeyi onlara vermemeniz gerekiyor- malzemeleri ayırıp, kullanılabilir olanları ihtiyaç duyulan bölgelere gönderdik. Şimdi Marmara Afet Müdahale ve Lojistik Merkezimiz başta olmak üzere tüm merkezlerde yepyeni malzemeler var.
ÇADIRLAR GERİ GELMİYOR * Gelir kaynaklarınız nedir? Türkiye'de Kızılay hep bir afet olduğu zaman akla geliyor. Maalesef afetle müdahale Kızılay'ın birincil görevi olmamasına rağmen, diğer kurum ve kuruluşların görevlerini tam yapamamasından dolayı burada yargılanan hep Kızılay olur. Eğer bu görev Kızılay'a veriliyorsa o zaman bunun finans kaynağının da temin edilmesi gerekiyor. Amerikan Kızılhaç'ı afete müdahale ediyor ve faturasını da afet kuruluna göndererek devletten temin ediyor. Biz her afet sonrası verdiğimiz çadırları geri alamıyoruz. Devlet bütçesinden Kızılay'a herhangi bir aktarımda bulunulmadığı için Kızılay kendi kaynaklarını kendi yaratmak zorunda kalıyor.
* O halde bu şartlarda nasıl ayakta kalıyor? Birincisi faiz gelirimiz. Kızılay'ı taşıması gereken ikinci kaynak ise kan merkezlerinin getirisi... Bizim yönetimimizdeki Kızılay'ın tercihi güvenilir kan ve gönüllü bağışçı. Güvenilir kan ancak gönüllü bağışçılar ile elde edilir. Bu bağışçılar yılda 2-3 kez kan verebilir. Gelişmiş ülkelerdeki kan merkezlerindeki teknolojik ve bilimsel uygulamaların tamamı Kızılay'ın kan merkezinde uygulanırsa güvenli kana ulaşılacağına dair bir karar verdik ve bölgesel kan bankacılığını geçicek şekilde yeniden yapılandık. Şu anda 5 tane bölgesel kan merkezi hedefliyoruz, amacımız 8. Kan bankalarında yüzde 95 oranında kombanent üretim yapıyoruz. Yani bağışlanan bir ünite kanı üç ürüne dönüştürüyoruz. Eritrosit, trombosit ve taze donmuş plazma yapıyoruz.
Figen Yanık
|
|
|
|
|
|
|
|
|