Bürokratik etiğin kırılma noktası
Nedendir bilinmez, her siyasi iktidar döneminde bürokrasinin bir kırılma noktası vardır. Bu noktadan sonra, hükümetlerin bizzat getirdiği bürokratların bile siyasi iktidar içindeki çatışmaları kaçınılmaz olur. Özellikle, 1983 sonrasına sıklıkla rastlanan sorunun temelinde hep aynı gerçek yatar: "Bürokratik etik kırılması..." Yani, bürokratın kendini başında bulunan bakandan daha iyi partili görmesi... Veya bakanına alternatif politika yapması... Özetle, bürokrasinin siyasallaşması... Az gelişmiş ülkelere özgü bu durum genelde, "o bizden" ile başlar, "ben de sizden idim" davranışına dönüşüp devam eder. İdari sistemdeki bozulma da bu aşamadan itibaren hız kazanır. Kamu Personel Rejimi'nin değişmez ilkeleri; "liyakat ve siyasi tarafsızlık" ortadan kalkar. Ardından idarenin siyasallaşması sürecine girilir. En üst kademede oluşan hava, ortaya, oradan en alttaki bürokrata kadar sirayet eder. Sonuçta, "ehliyetsiz, liyakat sahibi olmayan, siyasi tarafsızlık yoksunu" bürokratlar göreve getirilmeye başlar. Bu noktadan itibaren, her siyasi yapıdaki gibi bürokraside de çatışma kaçınılmaz olur.
Bürokratik sorun AKP iktidarı göreve geldiği ilk günlerde de bürokrasiye böyle bir hava hakimdi. Kendi siyasal bürokrasisini yaratmış önceki iktidarların getirdiği ehil olmayan bazı kamu görevlilileri ile baş başa kaldı. Zaten onların bir çoğunun da AKP hükümetiyle yollarına devam etme niyeti yoktu. Hükümet, önce bürokratik etikte kabul gören davranış içinde, üst düzey yöneticilerde değişime gitti. Ancak değişim, üst düzeyde kalmadı, aşağıya doğru süratle sirayet ettirildi. Sorun da bu aşamadan sonra geldi. Bürokratlar arasında "eskiler ve yeniler" kavgası başladı. Kendini devlet yerine, "siyasi iktidar hizmetlisi" olarak algılayan bürokrat işi kafasına göre götürüp, uzmanına danışmaz oldu. Konunun uzmanları da dışlanmışlığa isyan edip, "bana necilik" oynadı, gelen dosyayı sümen altı etme becerisini konuşturdu. Sabah gazete okuyan, öğlen yemeğinden saatler sonra masasına dönen, öğleden sonrasını da internet başında geçiren bürokrat tipleri hortladı. Bir süre sonra kadrolarda şişme ve idarede hantallaşma kaçınılmaz hal aldı. Bürokratik heyecan bitince, işler de tıkandı.
ANAP örnek olmadı Benzer sıkıntı ANAP'ın ikinci iktidar döneminde de yaşandı. Bugün kendilerini "damdan düşenler" olarak tanımlayan siyasiler o gün yaptıkları yanlışı, "iktidarların örnek alınması gereken ders" diye her aşamada anlatmaktan kaçınmadı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da dile getirdiği gibi, "bürokratik oligarşi" o dönemde de ortaya çıkmıştı. Ancak, ANAP'ın ikinci iktidarı döneminde yaşanan örnek önünde olmasına rağmen, görülüyor ki AKP eleştirdiği davranışında değişiklik yapma niyetinde değil. Örnek ise Kızılcahamam'da Başbakan Erdoğan'ın da katıldığı dünkü toplantı; Salonundaki afişin üzerinde aynen şöyle yazıyor; "AK Parti Yerel Yönetimler Danışma Kurulu Toplantısı..." Katılımcılar ise AKP yöneticileri, milletvekilleri ve, Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer ile yardımcılarının da içinde bulunduğu bazı üst düzey bürokratlar... Şimdi, "Canım bunda ne var? İktidar partisi yerel yönetimlere ilişkin yasal çalışması yapıyor, bürokratlar da onun için gitmişlerdir..." denilebilir. Bu yaklaşım, doğru kabul edilebilir... Eğer ki; bürokrat bir çalışma yapmış, iktidar ve muhalefet ayrımı yapmadan partilerinin ortak görüşüne sunmuş ise... Ancak, bir partinin oluşturduğu "Kurul" listesinde isimleri yer alıyorsa, o zaman, "bürokratik etik" sorunu ortaya çıkmış demektir. O zaman adı, "siyasi veya bürokratik" her ne olursa olsun, oligarşiden yakınmamak gerekir...
|