Aman evladım siyasete bulaşmayın!
Bizim kuşağın en çok duyduğu cümlelerden biriydi bu sanırım! Tahsin Bey'in Aslı ve Volkan'a söylediği gibi. Küçükken bize "Trafiğe dikkat et", "Bir yabancı şeker vermeye kalkarsa alma" ile birlikte "Sana yolda sağcı mısın, solcu musun diye sorarlarsa, sakın cevap verme" de denirdi! Bu öğüt cümlesi, bu cümlenin söylenme sebepleri ve sonrasında yaşananlar, bizim yaşıtları ve bizden biraz gençleri 'apolitik kuşak' haline getirdi. Pek bir siyasi görüşü olmayan, hatta olmasından korkan yegane gençliktik belki de! Çarşamba akşamı, Avrupa Yakası'nda bu 'siyasi görüşsüzlük'ü 'ti'ye aldık biraz. Volkan ve Aslı siyasete girmeye karar verirler. Aslı, Volkan'a sorar: "Bir politik görüşün var mı?". Volkan cevap verir: "Olması mı lazım?"! İkisi de o güne kadar gördükleri politikacıların tavırlarını, söylemlerini, hatta seslerini araklayarak, ortaya karışık, ortanın sağı bir hareket oluştururlar. Ne yapmak istediklerini, neyi değiştirmek istediklerini bilmezler. Kubilay'ın, Selin'in, Yaprak'ın "her mahalleye golf sahası" gibi işkembeden salladıkları isteklerini savunmaya karar verirler! Volkan kasetinin promosyonunu yapmanın, Aslı ise işin şöhret ve şıklığının peşindedir. Derken Şesu, güya solcu bir kızla tanışır. Kızcağız bir iki beylik sloganla bağıra çağıra durumu idare ettirmeye çalışmaktadır ama, onun da sadece 'imaj yapma' maksadıyla bir iki aydır komünist 'takıldığı' ve aslında solculuğun ne demek olduğundan bihaber bir 'fabrikatör kızı' olduğu ortaya çıkar! Geçen sene de 'Budist takılmıştır' zaten! Ve finalde tüm zamanların en apolitik karakteri, yüzeyselliği ve hayata 'haydi eller havaya' bakış açısıyla Selin'i görürüz. Patron cepten mesaj çekmekte olan kızına gururla bakarak esas cümleyi söyler: "Canım Selin'im, Türkiye'nin geleceği!" Kimilerimizin 'mizah anlayışsızlığından' zaten hiç söz etmek istemiyorum. "Solcu kızlarla dalga geçmişler" diyenler, hatta "Olur mu, kız sonradan sosyetik çıkmış, sosyetik kızlarla dalga geçmişler" diye cevap verenler var! Aslında çok açıktı. Solcularla, sağcılarla, sosyeteyle, zenginlerle, fakirlerle, şununla bununla değil, tam ve net olarak "alakasız, fikirsiz ve tın tın" oluşumuzla dalga geçtik. Siyasette pek genç yok, malumunuz. İşin tuhafı, siyasetin fikir alanında da pek genç yok. Genç gazetecilere bakın örneğin. Politika yazanlardan 40 yaşın altında kaç kişi var? Avrupa Yakası'nın 'apolitikliğimizi' 'ti'ye aldığı bölüm, AB grubunda birinci oldu. Totalde ise geçen haftalardan bir miktar daha az rating yaptı. Halkımızın 'siyaset' deyince arkasına bakmadan kaçtığı sonucuna varabilir miyiz? Bir seyirci, gönderdiği e-mail'de "Politikayı komediye konu etmemek lazım" diye yazmış! Batıda başlı başına 'politik komedi' diye bir şeyin var olduğunu bilmeyerek, muhtemelen! 'Sayın Bakanım'ı hatırlayın. Birinci sınıf oyuncuların yer aldığı, çok tatlı yazılan, kaliteli bir siyasi komediydi. Ne yazık ki amaçlanan rating'i alamadığı için planlandığı kadar uzun sürmedi. Ana haber bültenleri, gitgide daha yumuşak haberlere kayarak siyasetten neredeyse tamamen kopuyor. Onların tercihi değil, seyircinin ilgisiyle bağlantılı. Acaba artık ilgilenmiyor muyuz politikayla? Umurumuzda mı değil? Yoksa tedirgin mi oluyoruz hâlâ, 'sağcı, solcu' gibi lafların kullanılmasından bile. Bireysellik, kendi yolunu çizmek, işine gücüne bakmak şahane de, bir hayat görüşü sahibi olmaya engel değil ki! Hatta bu 'fikirsizlik' de, maalesef daha çok mesleksizlik, vizyonsuzluk ve amaçsızlıkla birlikte var oluyor. İnternet üzerinde gelişen sohbetleri takip ettiğim kadarıyla, 'bulaşmamak lazım' eğilimi gençlerde de var. Kimisi "Dizilerin siyasetle ilgili konular yapmaması gerektiğini" söylüyor. Bazısıysa fikrini, neredeyse Volkan ve Aslı'ya, veya Şesu'nun güya solcu sevgilisine benzer bir 'kulaktan dolma'lık içinde savunmaya çalışıyor. Acaba bizim kuşaktan nitelikli siyasetçiler çıkacak mı? Bazen gerçekten düşünüp, geleceğin 'Selin'lerden oluşacağından korkmuyor musunuz? Mesela birgün 'Oha falan olan' bir kültür bakanımız olmasından, sağlık hizmetleri talep edilirken sağlık bakanının 'Oldu, gözlerim doldu yane' demesinden... Ve ülkeye 'kal gelmesinden'!
|