Rekabet politikamızda neler eksik?
Ülkelerin rekabet politikalarını belirleyen iki unsur vardır. Bunlardan birincisi rekabet uygulamaları, diğeri ise devlet yardımlarının izlenmesidir. Bir anlamda Rekabet uygulamaları + Devlet yardımları = Rekabet politikası denilebilir. Rekabet uygulamalarını sağlayan Rekabet Kurumu 1997'den bu yana faaliyetlerini eksiksiz sürdürmektedir. Kurum, uygulamalarında hiç mi hatalı işlem yapmadı? Elbette yapmıştır. Ancak mümkün olduğu kadar az hata yapmaya gayret etmiştir. Nitekim geçen hafta OECD toplantısında Türkiye Rekabet Raporu görüşüldü. Bu görüşmelerde genel olarak rekabet uygulamalarının yerindeliği vurgulanırken, Türkiye'de AB'nin olmazsa olmazı olan 'Devlet Yardımlarının Denetlenmesi' yasasının çıkmamış olmasının büyük eksiklik olduğunun altı çizildi.
Devlet yardımları İki gün önceki yazımda 'Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve Denetlenmesi' yasasının neden gerekli olduğuna ve bu yasa olsaydı bugün IMF ile sorun haline dönüşen Teşvikli İller yasası konusunda fazlaca gürültü çıkmayacağına yer vermiştim. Çünkü teşvikler dahil, her türlü sübvansiyonlar siyasi otoritenin dışında özerk bir kurul tarafından izlenip denetlenecekti. AB neden Devlet Yardımları yasası üzerinde bu kadar hassas davranıyor, Bu yasa neden gereklidir? Bu konuyu irdelemekte yarar vardır. Dünyanın tüm ülkelerinde bazı bölgelere ve bazı sektörlere gerektiğinde devlet yardımları sayılabilen sübvansiyonlar verilmektedir. Ancak bu tür sübvansiyonların verilmesinde bazı kriterler vardır. Bizim ülkemizde olduğu gibi, bir gecede yatıp kalktığınızda bazı sektörlere, bölgelere ve hatta kişilere ayrıcalık sağlayan yasalar ve tebliğler çıkmaz.
Dünyadaki uygulamalar Bir çok ülkede özellikle tarım sektöründe sübvansiyon uygulamaları vardır. Bazı ülkelerde de bölgesel kalkınmayı sağlamaya yönelik bazı sektörleri teşvik etmek amacıyla ancak geçici ve dar kapsamlı teşvikler verilir. Ancak gelişmiş ülkelerde genel olarak devlet yardımlarına, deprem, sel, doğal afet, kuraklık gibi durumlarda başvurulmaktadır. Ve bu devlet yardımlarının izlenmesi ve denetlenmesinde siyasi otoriteden ziyade bağımsız otoriteler tarafından yürütülmektedir. Devlet yardımları üzerinde bu kadar hassas olmanın nedeni, rekabet ortamının bozulmamasını sağlamaya yöneliktir.
AB neden istiyor? Türkiye kalkınma modelini, ekonomik ve sosyal yapılanmasını AB'ye uyumlaştırma yönündeki tercihini açıkça ortaya koymaktadır. Türkiye-AT ortaklık ilişkisini düzenleyen temel kaynaklar olarak Ankara Antlaşması, Katma Protokol 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararları ile Ulusal Program ve İlerleme Raporlarında yer almaktadır. AB, devlet yardımlarının hükümetler tarafından denetlenmesini sağlıklı bulmadığı için, bağımsız otoritelerce yapılmasından yana tercihini ortaya koymaktadır. AB ülkelerinde çoğunlukla devlet yardımlarının denetlenmesi rekabet otoriteleri tarafından yapılsa da az sayıdaki ülkelerde farklı uygulamalara rastlamak da mümkündür.
Neden gecikiyor? Geçen yasama döneminde tarafımdan TBMM Başkanlığı'na bu konuda bir kanun teklifi verilmişti. Ayrıca hükümetin de hazırladığı bir taslak çalışması vardı. Bu çalışmada DPT, Hazine, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Rekabet Kurumu ve AB Genel Sekreterliği'nin üzerinde anlaşamadığı nokta ise devlet yardımlarının hangi kurum tarafından izlenip denetleneceğiydi. Çünkü her kuruluş kendi denetiminde olmasını istiyordu. Bürokrasinin bu geçilmez duvarı aşılamadı ve kanun çıkmadı. Bugün de sanırım aynı sıkıntı devam ediyor. Hükümet, AB'nin kabul edeceği bir devlet yardımları yasasını çıkarmayı hedefliyorsa ki, zorundadır, o zaman denetlemekle görevli kurumun DPT ve Hazine değil Rekabet Kurumu'nun olması kaçınılmazdır. Çünkü AB, denetleyecek kuruluşun siyasi otoriteye bağlı bir kuruluştan ziyade özerk bir kuruluş olması konusunda kararlılığını koruyor.
|