Dört yıl önce, dört yıl sonra
Dört yıl önce bugün, 19 Şubat 2001 günü, finansal krizi tetikleyen "Anayasa atma" olayı sonucu acı bir döneme giriyorduk. Dört yıl sonra olaylara uzaktan baktığımızda, onları daha berrak görebiliyoruz. Amacım, o talihsiz dönemi ve krizin nedenlerini tekrardan irdelemek değil. Ancak o tarihteki oluşumlarla bugünü karşılaştırarak "kriz tehlikesi olup olmadığı" konusundaki görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Biliyoruz ki, 2001 krizi öncesi bankacılık sisteminin yapısı ve işlevi bugünden çok değişikti. Krizin oluşmasına büyük katkı yapan, * Yasal çerçevesi oluşturulamamış, * "Hırsı kendisini aşan" bankacıları barındıran, * Gecelik borçlanması 18 milyar dolarlık kamu bankaları olan, * Aldığı riskin büyüklüğünü bilmeyen, birbirlerini yurtdışında tanıdıkları bankacılara şikayet eden ve başkasına giden yabancı yatırımcıyı kendine çekerken bindiği dalı kesen, bankalar artık sistemde yoklar. * 2000 yılı programının en önemli ve hassas noktası olan yapısal reformlarda gecikmeler de krizin bir başka nedeniydi. Bugün, gücü azalsa ve yorgunluk belirtileri gözlense de yapısal reformlar konusunda politik kararlılık, devam ediyor. Bunun başlıca nedenleri, yapısal reformlarda atılan adımlar sonucu güçlenen yapının olumlu sonuçları, AB üyeliği için gerekliliklerinin anlaşılması ve işin can alıcı noktası olduğunun siyasilerce fark edilmesi şeklinde sıralanabilir. * AB ilişkileri, 2000'de sorunluyken, bugün müzakere tarihi belirlenmiş ve doğru yolda gidiyor. 2000'de "kendi kendini besleyen paniği yaratan" konular: * Büyük ölçüde, petroldeki fiyat artışı ile Dolar-Euro paritesinden kaynaklanan ödemeler dengesinin cari işlemler açığının düzeyini hergün kriz nedeni sayanlar, * Bankaların açık pozisyonunu olduğundan fazla hesaplayarak " 20 milyar doları aştı" demeçleriyle etrafı heyecanlandıranlar, * Başta, bugün bile gerçekleştirilememiş Telekom gibi özelleştirmeleri programın başarısızlığı olarak görerek, "Bu program yürümeyecek" diye yorumda bulunanlar, * Bilimsel hesapları gözardı edip "kur makası açıldı, artık kriz çıkar" diyenler, ortalarda yok. Finansal krizlerin başlıca nedenlerinden yüksek enflasyon, bugün tek haneli düzeylerde. 2000 programından farklı olarak, uygulanan programın sahibi var. Şans faktörü bu hükümetin lehine çalıştı ve çalışıyor. Beklentiler 2000 yılına kıyasla daha iyi yönetiliyor. Sorunlarımız kuşkusuz var. Döviz kuru rejimimiz hala tam yerine oturmuş değil. Kamu borçluluğu yüksek. Cari işlemler açığı yumuşak karnımız. Her soruna gebe bir jeopolitik ortamda yaşıyoruz. Bir de bunların üzerine, hiç neden yok iken, lüzumsuz konulardan "krizcikler" çıkarıyoruz. IMF'den "bir yetkili"yi Financial Times gazetesinde demeç vermeye zorluyoruz. Ancak süregiden politik istikrar, düşük enflasyon, normalleşen AB ilişkileri, 5 yıldır süren yapısal reformların oluşturduğu ekonomik yapı, siyasilerin 2001 krizinden çıkardığı ders ve olumlu bekleyişler 2000- 2001 benzeri finansal bir krize neden olacak ortamın oluşmasına mani oluyor. Tabii ki, çok büyük bir hata yapılmazsa.
|