| |
Bela geliyor
İstediği kadar çırpınsın, Refik Hariri suikasti Suriye'ye yapışıp kalacak. Çünkü bulgular böyle bir operasyonu; değil uyduruk bir örgütün, El Kaide'nin bile başarmasının mümkün olmadığını gösteriyor. Hariri'nin ortadan kaldırılması, en gelişmiş teknolojileri, bir araya getirilmesi zor lojistik imkânları ve yığınla birimin koordinasyonunu gerektiren olağanüstü bir hazırlığın ürünü. Bütün bunları da ancak bir gizli servis başarabilir. Yani bir devlet... Fransız gazetesi "Le Figaro"da dün suikastle ilgili teknik ayrıntılar anlatıldı: Hariri'nin aracı zırhlıydı. Bu araç, terörist saldırılara karşı her türlü teknolojiyle donatılmış konvoyda sürekli yer değiştirerek seyrederdi. Konvoyun güzergâhı asla önceden bilinmezdi. Tüm araçlarda, bombaya uzaktan kumandayla patlatma sinyali gönderilmesini engelleyen elektronik sistem vardı.
Asla şansa bırakmadılar Suikasti düzenleyenlerin her şeyden önce bu sinyal bozucu ya da karıştırıcı sistemi devre dışı bırakacak elektronik aygıtlara sahip olmaları gerekiyordu. Yetmez; konvoyun güzergâhını ve saldırı sırasında hedefin yerini tam olarak belirleyebilmek için Hariri'nin yakın çevresine adamlarını sızdırmaları şarttı. Bitmedi; Hariri'nin hayatına mal olan bombaların günler önce yolun altında, 100 metre boyunca kanalizasyon şebekesine yerleştirildiği ortaya çıktı. Böylesine geniş imkânlara ancak gizli servislerin ya da "derin devlet"lerin sahip olabileceğini söyleyenlere hak vermemek mümkün mü? Bir de suikastin, Suriye gizli servisi El-Muhaberat'ın Beyrut'taki merkezinin hemen yakınlarında meydana geldiğini ekleyin. Alın size ideal şüpheli! ABD ve bu konuda onunla görüş birliği içinde olan Fransa şimdi Suriye'yi, BM Güvenlik Konseyi'nin geçen eylülde kabul ettiği 1559 sayılı karara uymaya, yani Lübnan'dan derhal ve tümüyle çekilmeye zorlamak için bu kuşkuları sonuna kadar kullanacaklar. Sakal ile bıyık arasında Ancak Suriye lideri Beşşar Esad'ın baskılara boyun eğmesi, idam fermanını imzalaması anlamına gelecek. Zira Suriye, Lübnan'dan çekilirse, Baas'tan El-Muhaberat'a kadar derin devlette yer alan onca insan, bu ülke üstünden yaptıkları her türlü kaçakçılığın ve kirli işin müthiş kazançlarına veda edecek. Ayrıca Şam yönetimi Lübnan'da ilkbaharda yapılacak seçimlerde hileye başvurma imkânını yitirecek, dolayısıyla kendi adamlarını iktidara getiremeyecek. Dahası, Hariri'nin arkasında kenetlenmiş Lübnanlı Sünniler'in büyük uyanışı Suriye'ye sıçrayacak. Bu da 1970'den bu yana Suriye'yi demir yumrukla yöneten Alevi klan için tehlike çanlarının çalması demek olacak. Öylesine gözü dönmüş durumda ki bu klanın, Lübnan'dan çekilmeyi kabullenmeye kalkışması halinde, Beşşar Esad'ı da gözünün yaşına bakmadan devre dışı bırakır. Tabii bu arada, Suriye'nin çekilmesiyle İran'ın da Lübnan'daki kolu kırılacak: Güvenlik Konseyi kararı Tahran'daki mollaların denetimindeki Hizbullah'ın silahsızlandırılmasını ve dağıtılmasını da öngörüyor. Peki ya Suriye direnirse? ABD'nin bugün büyükelçisini çekmekle başlattığı süreç, diplomatik ilişkilerin kesilmesiyle devam edecek. Ardından sıra Fransa'nın sürüklediği AB'nin de desteğiyle Suriye'nin tecrit edilmesine gelecek. Sonra ablukaya. O da yetmezse... Hariri'nin cenaze töreninde Başkan Bush'u temsil eden Ortadoğu'dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı William Burns'un dediği gibi, "ABD'nin bu konuda sonuna kadar gideceğinden hiç kimsenin kuşkusu olmasın..." Hay Allah, Lübnan krizi tam da Ankara'nın ABD ile ilişkilerinin pek yolunda gitmediği döneme rastladı...
|