| |
Söylenme söyle
Yaşar Okuyan'la konuşuyorduk... "Sayın Başbakan yolsuzluk konularına damardan girdi" diye söze başladı... Ve "ancak" diye devam etti: "Damar tıkalı... Stent takmak lazım." Okuyan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı iken "ilaç yolsuzluklarının" üzerine gitmişti. Sonra ne oldu? Yaşar Okuyan'ın yanıtı: - İşe başlar başlamaz yolsuzluğa damardan girdim... Bir de baktım ki, bu işler o kadar kolay değil. - Nasıl yani? - Damar döndü, dolaştı, az daha bana giriyordu.
Yaşar Okuyan'ın "zor" dediği konular için, Erkan Mumcu bir "ilaç" önermişti: - Örneğin kamu binaları... Devlet artık bina yapmasın... Zira işin içine ihale girince yolsuzluk oluyor... Devlet bina kiralasın. Erkan Mumcu'nun sözlerini yazdığımız gün, Sümer Oral aradı: - Devletin bina kiralayabilmesi için yine ihaleye çıkması lazım... Devlette, ihalesiz bir şey yapamazsın.
Cemil Çiçek şu anda Pakistan'da. Yola çıktığı gün TV'lerde, gazetelerde hep "yolsuzluk... Gözaltı... Rüşvet" haberleri vardı. "Ne diyorsunuz" diye sorduk. Cemil bey de bize bir soru sordu: - Hangi ülkelerde "bal tutan parmağını yalar" diye bir söz var, biliyor musunuz?
Cemil Çiçek'in önerisi: - Kırmızı ışıkta geçeni, diğer sürücüler polise bildirsin... Batı'da böyle oluyor... İsviçre'de her kavşakta polis mi var sanıyorsunuz?.. Haksız mıyım? Cemil beye "haklısınız, haksızsınız" diye bir şey söylemedik. Fakat bakan bey de "bu ilacın hastayı iyileştireceğinden tam emin olmasa gerek" bir şey daha söyledi: - Şimdi de diyecekler ki Cemil Çiçek, vatandaşı jurnalciliğe teşvik ediyor.
Biz dedik ki "her dönemde vardı... Yine var." Cemil Çiçek de "evet" dedi: - Maalesef rüşvet dönüyor. Sonra "ikimiz birden" aynı şeyi söyledik: - Vatandaş bazen de gönüllü veriyor.
Cemil Çiçek: - Adam gidiyor, dere yatağına ev yapıyor... Sonra sel basıyor... Başlıyor bağırmaya: Devlet nerede, belediye nerede? Ama aynı adam, dere yatağına ev yapmak için "rüşvet verirken" halinden memnun.
Cemil Çiçek "yalan mı" dedi: - Rüşvet döndüğünün en açık kanıtı, kaçak yapılaşma... Yalan mı?.. Yalan diyen beri gelsin. Kimse "yalan" diyemez. Yalan diyen de "beri gelemez." Zira bu bir "al gülüm ver gülüm" işi. Adam "hazine arsasına" ev yapacak. Siyaset, kaçak yapıya hizmet götürüp, oy alacak. "Düzen" böyle.
"Düzen üzerine" yazmaya devam ederken, Yargıtay Başkanı Osman Arslan aradı: - Sohbetimizde adli yargının bazı suçlamalara muhatap olduğunu söylemiştim... Sizin de belirttiğiniz gibi her davanın bir "kazanan" bir de "kaybedeni" vardır... Karar, taraflara izafeten verilir... Burada kastedilen davanın taraflarıdır... Yazının içeriğinden de bu husus anlaşılmaktadır... Ancak "taraf" sözcüğü yerine "avukat" sözcüğünün yazılmış olması, yanlış anlamalara sebep olabilir... Düzeltirseniz sevinirim.
Konuşurken karşılıklı "nasılsınız, ne yapıyorsunuz" gibi sözler de ettik. Yargıtay Başkanı "yargıyla" meşguldü. Biz de "yolsuzluklarla" dedik. Yargıtay Başkanı: - Önemli olan şu... Kimse susmasın... Kim, ne biliyorsa söylesin.
"Sorun" da bu zaten. Bizde herkes "söyleniyor" ama kimse bir şey "söylemiyor."
|