Düğmeciler!
Düğmeye basıldı... "Halkla ilişkiler" seferberliği başladı. Öyle ya; medyasının ana gövdesi hiç de öyle olmadığı halde, "birkaç şucu bucu kalem yüzünden" Türkiye ahalisi nasıl oluyor da ABD'ye karşı bu kadar öfkeli. Madem mesele "kalem" meselesiydi... Yontulmuş ve yontulacak başka kalem yok mu? Var. Kalem kalem pirzolalar tezgahtadır artık.
Şimdi, izliyorsunuzdur, izlersiniz, izleyeceksiniz, fark edeceksiniz zaten. O "halkla ilişkiler" seferberliği başladı. "İmaj düzeltmek" için kapıyı çalan yabancı konuklar dışında, ev sahipleri de kolları, kalemleri sıvadı. Çünkü, onlar "realite"nin savunucuları... Güçle, dayatmayla çizilen, kazılan, kazınan "realiteler"i; doğal, olağan, reddedilmesi imkansız "gerçekler" olarak baş tacı edenler. "Realiteler" karşısında, bir halkın ortak kalbinin sonuçlarını, duygularını ve tepkilerini, "haksızlık" saydıklarına karşı öfkesini "hıyarlık" sayanlar.
Oysa mesele, buradaki halkın oradaki halka, bu ülkenin o ülkeye toptan, topyekun bir düşmanlığı değil ki. "Amerika'ya düşman Türkiye ahalisi" yine Amerikan filmi seyrediyor, malını kullanıyor, parasını okşuyor, hayalinde oralara gidebilmeyi kuruyor. Henüz taze seçimlerde bile, şu andaki ABD yönetimi kazanırken, orada, o halkın yarısı kadarı buna tepkisini onay vermeyerek göstermemiş miydi? Buradaki halkın buna bile hakkı yok mu? Mesele, "güçlü" bir devleti yönetenlerin; teorik, ideolojik, ekonomik, enerjik, dinsel birtakım nedenlerin harmanıyla, dünyaya ve bölgeye bir don biçmeye... Kime nasıl giydireceğine, ne renge boyayacağına, ne zaman nasıl isterse indirip kaldıracağına kendilerini "tek seçici, tek yetkili" görmesi. "Halkla ilişkilerciler" ise, herkesi kör ve sersem kabul ederek, "nötr" bir ABD üstünden, "haksız, yersiz öfke"yi sorguluyor... Onu kırabilmek için, basılan düğmenin elektrikli süpürgeleri, bulaşık ve çamaşır makineleri, ampulleri vesaire oluyorlar.
Lakin, ortada "nötr" bir ABD yok. Kendi ülkesini de kimi Amerikalıların onaylamadığı biçimde yöneten, bir savaş makinesi gibi hareket ettiren, sadık rejimler inşa etmeye soyunan, birtakım kaynaklara "piyasa" adına el koyan, belirli amaçlar için belirli politikalar yürüten "somut" bir ABD yönetimi var. Herkes bunu kabullenmeye, bunun boyadığı renklere tapmaya, biçtiği donla dolanmaya, tayin ettiği "realiteler"e kurban olmaya, alınmasın diye hislerini, haksızlığa isyanını gömüp ruhunu köleleştirmeye mecbur mu? "Düğmeciler"e göre, öyle! Çünkü "düğmeciler"in medeniyetten, demokrasiden, özgürlükten anladıkları şey... "Medeniyet, demokrasi, özgürlük" adına her toprağa, her kültüre, her ülkeye kendi "çuval"ını geçirmeye muktedir gördükleri "anti-demokratik küresel iktidar"a tapınmak. İliklerine kadar işlemiş bu! Düğme yuvarlanıyor, iliğini buluyor zaten.
|