Kim durdurur Selçuk Kaymakamı'nı
Hadi gelin, biraz gülelim, gülerken de düşünelim! Yargıtay'ın son kararına göre "düşünce"nin her türlüsü serbest nasılsa! Şimdi anlatacağım olay, ayniyle vaki, şirin ve "antik" ilçemiz Selçuk' ta yaşanmıştır! Hani, o uygarlıklar beşiği, tiyatronun mabetlerinden Efes' i de içine alan ve felsefenin, düşüncenin babalarından Heraklit' in doğup yaşadığı Selçuk'ta...
Yıllardır ilçe sınırları içinde pek çok oyunu başarıyla sahneleyip halkla buluşan Selçuk Belediyesi Tiyatrosu, son olarak "Babalar" isimli fantastik bir oyun hazırlar.. Oyunun yazarı ve yönetmeni Hasan Öztürk'tür.. Hikâye bu ya... Şair Can Yücel ve Şarap Tanrısı Dionyzos, "cehennem"de buluşmuşlar; bir yandan şaraplarını yudumluyor, diğer yandan da "dünya halleri"ni konuşuyorlar! Keyifleri hoş, çok iyi anlaşıyorlar vs. Derken, dünyaya, tabii ki Türkiye'ye inmeye karar veriyorlar... Bakıyorlar, her yanı "babalar" sarmış... Bir tarafta mafya babaları, ki birinin adı "Derin Baba", sevgilisinin adı da "Serin" ... Tetikçileri var, devlet içinde devlet olmuşlar, devlet adına çalışıyorlar, devlet adamlarıyla ahbap çavuşlar.. şu, bu! Öte tarafta halk, yoksul ve çaresiz, umudunu "Telli Baba", "Bardakçı Baba", "Zuhurat Baba"ya bağlamış... Türbe önünde sıra sıra kuyruklar, kimi altın ister, kimi iş, kimi aş, kimi çocuk!.. Can Yücel ve Dionyzos, ülkeyi ve şehirleri dolaşmaya devam eder.. Gezdikçe şaşırırılar, dolaştıkça dumura uğrarlar! İşlek bir meydana gelirler, kalabalık toplanmış, kürsüde bütün haşmetiyle nutuk çeken politikacıya, halk "Kurtar bizi baba" diye bağırmaktadır.. İki kafadar günler süren "dünya turu" sırasında, "kontrbaba" larla da, dertbabalarıyla da, şambabalarıyla da, acılı babalarla da karşılaşırlar... Bu arada "Baba erenler" le de buluşup yarenlik ederler, hal hatır sorup "ne bu dünyanın hali" diye sorarlar! Çok üzülüp sıkılmışlardır artık, turlarını bitirmeye karar verirler ve kendi köşelerine, cehenneme geri dönerler... Ancak bir süre sonra dünyada, yani Türkiye'de, "hızlı tren" kazası olur, karşılaştıkları bütün babalar ölmüş ve "cehenneme" gelmiştir! Tabii ki Can Yücel ve Dionyzos' un da keyfi kaçmıştır. Tam kaçacak delik ararlarken, gerek kalmaz! Çünkü hızlı tren yolcuları yani dünya babaları(!) rüşveti, kurnazlığı "vadi"yi devreye sokmuş, bir yolunu bulmuş ve cennete geçmişlerdir.. Bizimkiler rahat nefes alır böylece.. Oyun son bulur!
Oyun son bulur ama oyunun ardında bir başka oyun(!) çıkagelir.. Evet, Hasan Öztürk'ün yarı şaka yarı ciddi "Babalar" oyunu, bir galayla Selçuklular'ın karşısına çıkar, çok sevilir çok alkışlanır.. Ertesi gün bir kez daha sahnelenir.. Ama üçüncü gün kapı duvar olur! Öyle ki Kaymakam Hayri Sandıkçı, "tez yasaklayın bu oyunu" diye karar çıkartmış, her iki gösteriminde, tek bir olay ya da tepkinin oluşmadığı, aksine alkışlarla biten oyunun, halkın duygularıyla oynadığını, fikir ayrılıklarına neden olabileceğini ve muhtemel olaylara imkan verebileceğini ileri sürerek ilçe sınırları içinde sahnelenmesini yasaklamıştır!
Şimdi, Selçuk Belediyesi oyuncularve oyunun yönetmeni Öztürk, "kara kara" bekliyor! "Nereden tutulursa elde kalacak" bu durum için dosta düşmana haber sal "çinde, gülümseyece düşünece gerçeklerimiz, şakalar mizah gelip geçen Babalar'dan ne istediler ki?" diye hayüzülüyorlar, seyirciyle buluşmak istiyorlar! Ve diyorlar ki... Ey kaymakam Bey.. Senin, oyun yasaklamaya yetkin yok! Bu ancak Cumhuriyet Savcişi... Ki "yasak" diye bir şey olmaz ancak ertelenir, hukuk ya da mahkemeler karar verir.. Belki tekrar ve solacak ama hatgerekirse iyileştirmeler, özgürlükler, AB süreci, şu, bu... Oynayan razseyreden razO halde sen neden karşbu oyuna? "Zap" yaparsgitmezsin, tavsiye de etmezsin olur biter... O halde ne gerek var oyun içinde oyuna!
Ve şimdi ben soruyorum.. "Kim durdurur Selçuk Kaymakam
|