| |
Azerbaycan hakkında tezler ve antitezler
Azerbaycan'da yaşayan, çalışan, öğrenim gören, turist olarak giden yurttaşlarımızdan gelen şikâyetleri yazmıştım ya dün. Bugün de o yazıyı doğrulayan hatta az bile bulan bir okuyucumla, durumun analizini yapan ve olayların böyle olmadığını savunan bir Azeri kardeşimizin mektuplarını sunuyorum size. Buyrun okuyun. Durumu değerlendirmek için de yarını bekleyin lütfen. İşte ilk mektup şöyle: Sayın Savaş Abicim. Ben Azerbaycan'daçiş sebebiyle yaşadım. Yazınız tamamıyla doğru ve çok basitçe anlatılmış bir yazıdır. Bunun çok daha ağır şartları mevcuttur, Türkler için. Azerbaycan'da rüşvet çok normal ve alelade bir şeydir Türkler için. Zaten rüşvete rüşvet değil hürmet derler orada. Bir Türk'ü polis ya da başka bir resmi kurumda yakalamasınlar.
Dök cebini Altın yumurtlayan tavuk bulmuş gibi sevinirler. Her şeyi şirvanla çözebilirsiniz orada. Eğer bu hürmeti vermezseniz sizi türlü şeylerle tehdit ederler. Bunlardan en bilineni şudur: polis sizi yakalar (sebepsiz şekilde) ve sizden hürmet ister. Eğer diretirseniz üstünüzü aramak ister, eğer tecrübeniz yoksa, üstünüzü polislerden birisi ararken (bu arama işlemi sırasında ceplerinizde ne varsa çıkarttırır masaya koyar ararlar) diğeri de eşyalarınızın içine ufak bir esrar tabakası koyar ve sanki bu esrar sizin üstünüzden çıkmış gibi olur.
Esrarkeş gibi İtiraz etmeniz mümkün değildir çünkü çok kabadırlar, siz 1 şirvan vermekten kaçayım derken bu sefer rakam yükselir, çünkü artık bir uyuşturucu satıcısı konumundasınızdır. Bu durumdan kurtulmanın tek yolu ne kadar paranız varsa hepsini vermektir. Polisler bu hürmeti almak zorunda olduklarını kendileri ifade ederler. Ben orada bazı dostlarım vasıtasıyla polislerle sohbet etme fırsatı buldum. Üstlerindeki komiserlere her ay 300 dolar rüşvet vermek zorunda olduklarını, bunu vermezlerse işsiz kalacaklarını söylediler.
Mümkün değil Aylık maaşı 15-20 $ olan bir polis memuru işinde kalabilmek için bu hürmetleri almak zorundadır. Aynı mevzu diğer resmi kurumların hepsi için geçerlidir. Oradaki Türk öğrenci arkadaşlarım da okulla hiç alakası olmayan, çalışan insanlar. Çalışmak zorundalar, çünkü yazınızda belirttiğiniz gibi sınav zamanı geldiğinde hocalarına 100'er dolar vermek zorundalar. Kendilerine 'Çalışın geçin, dolu bir kağıda sıfır veremez hocalarınız' dediğim zaman bana gülüyorlardı. Çünkü bu mümkün değil. Sağduyulu Azeriler bizi çok sever ama menfaatperestler bizden nefret eder ve sağılacak inek gözüyle bakarlar. Taksicileri bile ne kadar fazla para koparırız derdindedirler.
Bu da ikinci mektup Merhaba Savaş Abi! Azerbaycanlı'yım, İstanbul'un çok önemli bir tıp fakültesinde doktora eğitimi yapmaktayım. Türkiye devletinden bursluyum. Dün Aylin Hanım'ın yazdığı birçok şeyde doğruluk payı var. Ama bazı noktalarda işin içine duygularını da kattığı için yanılgıya düşmüştür. "Tüm kazandığımızla oradaki hocaları ve aileleri besliyoruz" diyor mesela. Sadece siz beslemiyorsunuz; Azerbaycan'daki birçok aile bu konuda mağdur. "Tıp fakültelerinde ders filan yok her şeyin fiyatı belli. Devamsızlıklar, sınav notları hep ücrete tabi. En ucuzu 10 dolar, kesinlikle çalışırım geçerim diyemezsiniz" diyor.
Haklı geçenler var Benim Azerbaycan'da tıp fakültesinden mezun çok arkadaşım var ve kesinlikle çalışanın notunu veriyorlar. Para aldıkları çalışmayan öğrenciler ve yabancı öğrenciler. Hatta okula hiç uğramadan dışarıdan hocaya veya dekana para göndererek tıp fakültesinden mezun olup doktorluk yapanlar var. "Türkler'den nefret ediyorlar, hakaret ediyorlar" sözüne katılmıyorum. 12 (aptal) kişi sevmiyor olabilir ama bunu bütün Azeriler'e mal etmek doğru değildir.
Özeller hariç "Yurt denilen metruk binaları var kızlar, erkekler aynı tuvaleti kullanıyor" demesi de doğru. Ama Sovyetler zamanında kızlar, erkekler hep aynı yurtlarda kalırdı. Sovyetler dağıldıktan sonra maddi imkansızlıklar nedeniyle yeni yurt yapılamamasının yanı sıra (özel yurtlar hariç) var olan yurtlar da tamir edilemiyor.
Haydi memlekete "Bu çocukları devlet gönderdiği gibi geri çeksin" diye öneriyor ya, şahsen ben Türk Hükümeti'nin yerinde olsam bunu yapmak için bir dakika bile beklemezdim. Bu sadece Azerbaycan için geçerli değil, bütün eski Sovyetler Birliği ülkeleri buna dahildir. "Rüşvet batağından, fuhuş yuvasından kurtarın" demesi de ağır laf. Rüşvet batağına katılıyorum ama "Azerbaycan fuhuş yuvası" demesi gerçekten düşüncesizce ve terbiyesizce bir yaklaşımdır. Beş parmak bir mi? Azerbaycan'da fuhuş yok mu? Tabii ki var; ama o kadarı belki de daha fazlası Türkiye'de de var. Ama bizde kimse Türkiye'ye fuhuş batağı demiyor. İstanbul'daki bazı karma yurtlarda kız ve erkek öğrencilerin geceleri gizlice birbirlerinin odalarında kaldıklarını da bu tür yurtlarda kalan her öğrenci bilir. Şimdi biz o yurtlara fuhuş yuvası deyip oradaki bütün öğrencileri aynı kategoriye sokmak hakkına sahip miyiz? Zaten benim burada eğitim görmemin nedenlerinden biri de memleketimdeki rüşvettir. Saygılarımla, İ... M... (adı bizde mahfuz)
|