| |
|
|
Tek beklenti "Hanut" mu?
Geçen hafta Cem Polatoğlu'nun Türk turistlerini kategorize eden açıklamalarına değinmiş ve "Acaba yabancı turistler de Türk turizm rehberleri hakkında ne düşünüyor" demiştim. "Barracudatour"un sahibi, 25 yıllık turizmci Polatoğlu "Size özeleştiri değil çuvaldız gönderiyorum" diyerek, bana Türk turizm personeli hakkındaki gözlemlerini gönderdi.. Bu "içeriden" değerlendirmeleri, özetleyerek aktarıyorum: -Dünyada turistik turlarda ilk ve hatta tek "muhatap" rehber ve şoförlerdir. Turist ülkenizi, turistik değerlerinizi "görür" ancak insanımızı, siyasi ve sosyal yaşamımızı biz rehberlerle "tanır". Son yıllara kadar "amatör" bir ruhla yapılan turist rehberliği artık amacını aşan bir şekilde "profesyonel"ce!! yani "hanut" (komisyon) amacıyla yapılmaya başlanmıştır. Artık, uçaktan inen turistin "görev"ini (alış-veriş) yapıp yapmayacağını rehberler "gözünden" tanımaktadır. -Tam günlük şehir turları, artık 1/3 gün şehir turu + 2/3 gün alışveriş turu olarak değişmiştir. Halıcıdan çıkarılan turist kuyumcuya, kuyumcudan çıkarılan dericiye sokulmaktadır. Grubun otelini, otobüsünü, rehberini hatta acentenin "broşürünü" ödeyen "turist esnafı" bu yatırımını çıkartmak için alkol ikram bazlı ve bazen saatlerce süren "pes ettirici" pazarlıklar yapmaktadır. Bu "işlem"ler Anadolu turlarında ikinci tekrarların dışında taş-onix-çömlek-gümüştekstil v.s. hediyelik eşya dükkanlarında devam eder. -Burada rehberler ve esnaftan öte rekabet bahanesiyle maliyetin altında fiyat veren "seyahat acenteleri" sorumludur. -Peki bunun dışında turistlerin dikkatini çeken genel konular nelerdir? Tıraşsız, kıyafetine dikkat etmeyen, "güzel" kokmayan, alışveriş yapılmadığında asık suratlı rehberler ve şoförler./ Çifte tarifeli, yapışkan esnaf./ Kazıkçı taksi şoförleri ve pis arabaları./ Tehlikeli araba kullanan şoförlerin turistten "aaaaaaaaa" tepkisini alınca "hoşlarına gitti" kabul ederek daha da tehlikeli araba kullanması./ Mönü fiyatı kapıda yazmayan restoranlar./ Yerlere tüküren, yola, denize çöp-izmarit atanlar./ Kadınlarımızın yer verildiğinde, kapı kendilerine açıldığında yüzlerine dahi bakmamaları, teşekkür etmemeleri./ Erkeklerin kahvede vakit geçirmeleri./ Trafik, sebepsiz korna sesi./ Omuz atma, çocuklarına, bebeklerine hatta kendilerine "dokunulması"./ Her dans ettiği erkekle "yatmaya" zorlanması, ikinci cümlenin "evlenme teklifi" olması. Polatoğlu'nun "çuvaldız"ı, açıkçası gerçeklere batmış. Örneğin bazı dükkanlardaki pazarlıklar sonucu, ilk açıklanan fiyatın öylesine altına iniliyor ki, insanın içinde hep "Acaba kazıklandım mı" duygusu olmaması imkansız. Erkeklerin de kadınların da, kendilerine gösterilen nezaket karşısında teşekkür etmeyi bilmemeleri, ciddi bir kent kültürü eksikliği değil mi? En lüks lokantalarda dahi garsonların ter kokması ve özellikle erkek servis personelinin bakımsız olması, sizin de dikkatinizi çekmiyor mu? Güler yüzlü, tebessüm eden kadına erkeklerin kötü bakması sonucu, kadınların önlem olarak hep asık suratlı olmaları da, bence moral bozucu bir tablo oluşturuyor.
|