Oh, futbol varmış
Hava soğuk ve yağmurlu idi. Böyle günlerde belki de en kötü seçenek bir futbol maçı seyretmekti. Ama daha da önemlisi bazı yerlerde göle dönmüş sahalarda maç oynamaktı. Üzerinde koştukça çamurlaşan sahada depar atmak, pas vermek, hatta ayakta kalmak için uğraş veren bütün futbolcular, bu hafta alkışı hakkettiler. Çünkü hiçbir maçta kötü, zevksiz ve kalitesiz futbol izlemedik. Aksine, güzel hareketler ve güzel goller seyrettik. Necati'nin, Jaziri'nin, Wederson'un, Mehmet Yılmaz'ın, Gökhan'ın, Kaies'in, Fatih Ceylan'ın, Servet'in golleri haftanın en güzel golleriydi. Ligin ilk haftasında bize bunları izlettirdikleri için hepsine teşekkürler. İşte bu yüzden statlara maç izlemeye giden ve kötü hava şartları yüzünden sayıları bir hayli az olan taraftarlar hayal kırıklığına uğramadılar. 2005 güzel başladı, kaliteli ve heyecanlı başladı. Nasıl başlarsa öyle gitsin demekten başka bir şey söylenebilir mi... Belki de bu sezon ilk kez, kötü bir olayı konuşmadık, manşete taşımadık. Bu kez saha sonuçları dışında manşetlere taşınan olaylar, transferlerdi. Rıza Çalımbay'ın Beşiktaş'a dönüşü, ardından Anelka'nın F.Bahçe'ye imza atması, Ribery'nin G.Saray için İstanbul'a gelişi ile son birkaç gün futbol dünyası için çok hareketli geçti. Rıza Çalımbay'ın Beşiktaş'ın başına gelişi, Türk teknik direktörlüğü için yeni bir sayfa. Üç büyüklere yerli teknik direktör gelemez sözünü yıkan bu olayda ezilen taraf bu kez Rıza Çalımbay olmamalı. (Rasim Kara, Oğuz Çetin ve ikinci gelişinde Fatih Terim ne yazık ki tutunamamışlardı.) Çalımbay'ın kendini ispatı için sadece yarım sezon var. Ama sadece kendini ispatlamak değil sorun, Mustafa Denizli ve Fatih Terim gibi marka olabilmek de önemli. Çünkü Beşiktaş camiası yıllardır kendi içinden böyle bir marka teknik direktör yetiştiremedi. Çalımbay, geçmişte yaptıkları ile bunun için olumlu sinyaller veriyor, umarım yarım sezonda baskı altında ezilmez.
Şükür attı mı, atmadı mı? Aynı şey Aykut Kocaman ve Oğuz Çetin için de geçerli. Kocaman, Malatya'da hiç de fena gitmiyor, neredeyse Beşiktaş'ı da yeniyordu. Oğuz Çetin Diyarbakır'da iyi başladı, ligde ve kupada gol yemeden kazandı. Görünen tablo, önümüzdeki günlerde başarılı olacaklar... Ve son olarak haftanın kısa notları... G.Saray'ın ilk golünü Hakan Şükür atmadı gibi gördük televizyonda. Ama Hakan topa dokunduğunu söyledi. Ona inanmak istiyoruz, umarım yalan söylemiyordur. Golü ona yazdık. (Geçen sezon F.Bahçe'ye ilk yarıda attığı golde topa bilerek kafa vurduğunu söylemişti ama hiç inandırıcı gelmemişti!) Her gol kral için önemli, çünkü hedefi 240 gollü Tanju Çolak'ı geçebilmek. Zemin kötü olunca 3 futbolcu penaltı atışlarında topu üstten dışarı yolladı. Bu arada uzun bir aradan sonra ilk kez penaltı tekrarlatan bir hakeme rastladık. Genç Fırat Aydınus, cesur bir kararla penaltıyı tekrarlattı. İkinci yarıya ilk 3 sırada başlayan takımlar kazandı, son 3 sırada başlayan takımlar kaybetti. Galiba ligin sonunda ilk ve son 3'ün sıralaması şekillendi gibi. Sadece aralarındaki sıralamayı bilmiyoruz...
|