Se-vil-mi-yo-ruz!
Aylardır elim klavyeye gidiyor... "Dur, kaşınma" diyerek kendimi frenliyorum... Geceyarısı kan ter içinde uyanıp, "Biri bunu yazmalı" diyorum; o an vazgeçiyorum. Sonunda benden cesur davranan biri çıktı... Aklından geçeni yazıya dökmedi; direkt söyledi. Yılmaz Erdoğan, CNNTÜRK Spor Müdürü Volkan Çetin'in uzattığı mikrofona, spor yazarlarını hedef alarak, "Sevilmiyorsunuz" dedi... Herkes "göbeğe" takıldı ama, Erdoğan aslında "Futbol bir oyun; bir eğlence... Siz oyunu polemiklerle çirkinleştiriyorsunuz" dedi. Bu çıkışın ardında, Erdoğan'ın Beşiktaşlı olmasının; Beşiktaş'ın içinde bulunduğu sıkıntılı durum nedeniyle çok eleştirilmesinin rolü var mı bilemem. Ama, bildiğim bir şey var... Biz, Türk basını olarak spor yazarlığı işinin suyunu çıkardık. Fransız spor gazetesi L'Equipe her gün masama geliyor. Bakıyorum, içinde hiç spor yazarı yok. İtalyanlar'ın La Gazzetta Dello Sport'u da geliyor... Onda resimsiz tek tük yazara rastlanıyor... İspanya'nın en çok satan spor gazetesi Marca'yı da getirttim. 40 sayfada sadece 3 yazar bulabildim. Şunu sorduğunuzu duyar gibiyim: "Madem yazar yok, onca sayfayı nasıl dolduruyorlar?" Vallahi gayet güzel dolduruyorlar. Bizdeki gibi her alanda uzmanlaşmış yazarlar yerine, her biri kendi alanında uzmanlaşmış muhabirleri var. Muhabirler de öyle stajyer çocuklar değil... İzlediği takımı ya da sporu enine boyuna bilen tecrübeli isimler. Yakışıklı fotoğraflarıyla süslü, uzun köşe yazıları yazmıyorlar... İmzalarıyla, özel haber, izlenim ve maç öyküsü yazıyorlar. Maç öyküsünde de, herkesin zaten TV ekranında gördüğü; gazete almadan bir gece önce bildiği "Efendim 3'üncü dakikada o top direkten döner miydi?.. 5'inci dakikada o gol kaçar mıydı?.." gibi cümleler yer almıyor. Saha dışındaki heyecan, tribünlerdeki coşku, atılan müthiş çalım hakkında bir güzelleme, golün lezzetli anlatımı yansıyor sayfalara... Okuyan "Ah keşke ben de orada olsaydım" diye içinden geçiriyor... Sonraki maçı iple çekiyor... Yani, gazetedeki yazı futbol endüstrisine büyük bir katkı sağlıyor... Tribünler doluyor, naklen yayın gelirleri artıyor, transferler büyüyor... Bu durum gazete satışlarına da olumlu yansıyor. Bizim yazarların, muhabirlerin, ya da bütün olarak biz spor medyasının yaptığı gibi, parçası olduğu endüstriyi karalamaya, yok etmeye çalışmıyor. İşte bu nedenle Yılmaz Erdoğan haklı. Spor yazarları "genel olarak" sevilmiyorlar. Çünkü, güzellikleri görmek istemiyorlar.
|