Lümpen kültür CHP'ye girince...
CHP'nin dünkü kurultayında yaşananlar, kurulduğu 9 Eylül 1923 tarihinden bu yana hiç görülmedi. Bırakın 82 yılı, en çekişmeli kurultayların yaşandığı son 10 yılında dahi böyle bir kurultay yaşanmadı. Sadece 1976'da CHP Gençlik Kurultayı benzer bir görüntüye sahne olmuştu. O da bu seviyede değildi. "Gençler arasında olur böyle şeyler denilip" üstü kolayca kapatıldı. Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu'nda dün ise, CHP gibi bir CHP'den uzaklaşıldı. CHP'lilerin en önemli özelliklerinden biri olan, insan sevgisi dün salonda yok oldu. Onun yerini, futbol maçlarında yaşanan çirkin olayların çok daha ilerisinde görüntüler aldı. Popüler kültürün CHP'yi etkisi altına nasıl aldığı, tüm çıplaklığıyla sergilendi. Örnek mi; işte atılan sloganlar: "Öl de ölelim... Ölmek var dönmek yok... Çık dışarıda hesaplaşalım... Allah belanı versin..." Sözler böyle olunca, söyleyenlerin duruşları, tipleri de birbiriyle örtüşüyordu. CHP'nin geçmiş kurultaylarına hakim olan, kültürlü, kentli, birbirine saygılı delegeler ve izleyicilerden eser yoktu. Sandalyeler, su şişeleri, sopalar havada uçuşunca, zaten çok az sayıda olan düzgün delege de salonda kalmadı. Onların yerini de bir süre sonra omuzu düşük, her an kavgaya hazır, karşısındakine çirkin bakan, varoş kültürü ile yetişmiş insanlar doldurdu. Karşısındaki "Aynı partideniz, yarın yüz yüze bakacağız, neden vuruyorsun, lütfen vurma bana" diye yalvarmasına rağmen, suratının ortasına kafa yemekten kendini kurtaramayan insanlar hastaneye taşındı. Kürsü işgal edildi, milletvekili herkesin gözünün önünde divan başkanına yumruk salladı. Düşünebiliyor musunuz; salondaki kadınlar tuvaleti dahi erkekler tarafından dolduruldu. Altı oklu bayraklar ve CHP yazıları sökülüp, dışardan bir kişi salona bırakılsa, yaşananlara baktığında herhalde CHP kurultayında bulunduğu en son aklına gelen olurdu. Ekonomik husumet içine düşmüş konut kooperatifi kongrelerinde, öğrenci derneklerinde yaşanmayacak görüntüler ve sözler, dün CHP kurultayını esir almıştı.
Örgütün üzerindeki yük
Lümpenlik diz boyuydu. CHP kurultaylarında bugüne kadar görülmedik bir şekilde, ilk kez salona çağrılan polis kavgayı engellemeye çalışıyordu. Salondan çıkıp, gazeteye dönerken önümüzü kesen birkaç delegenin şu sözleri her şeyi anlatmaya yetiyordu: "Kurultayı bütün Türkiye izliyor. Yarın ilimize, ilçemize döneceğiz. Bu görüntüler ortada iken nasıl politika yapacağız? Rakiplerimize karşı ne diyeceğiz?" CHP, son kalan enerjisini de içe dönük mücadeleyi en acımasız boyuta çıkararak dün tüketti. Hem de sevginin, dostluğun en önemli timsallerinden birinin adını taşıyan Ahmet Taner Kışlalı salonunda... Sorunun partide bir genel başkanlık veya yönetim sorunu olmaktan çıkıp, CHP sorunu haline dönüştüğünü bir kez daha kanıtladı. CHP'nin tekrar eski gücüne kavuşması, dün yaşananlardan sonra çok uzun süre alacak. Kim ne derse desin, yarından itibaren CHP'de bölünme ile sonuçlanacak yeni bir kavga süreci daha başlayacak. Kurultayda dün yaşananlardan sonra, sonuç ne olursa olsun CHP kaybedecek. Bunun önlenmesinin tek yolu CHP'ye oy verenleri kucaklayacak bir yapılanmaya gidilmesi. Mahalle düzeyinde örgütsel faaliyette bulunabilecek, kurultaydan kurultaya koltuk kavgası peşinde koşmayacak, her şeyi Genel Merkez'den beklemeyecek karamsar politika yerine gerçekçi proje üretecek yönetim yapısına biran önce kavuşması gerekiyor. Bu yapılmadığı takdirde dün kurultayda yaşananlar CHP'nin önüne her zaman önemli bir handikap olarak çıkacak. MHP'nin 1997 kurultayında yaşanan kavga nasıl hafızalardan çıkmadıysa CHP'de de dün yaşananların yarası daha derin hissedilecek.
|