 |  |
Zekeriya Temizel "suçlu" bulundu
Bütün eleştirilerimizi, ülkenin demokratik hukuk düzenine saygı göstererek, yasaların bize verdiği eleştiri haklarını kullanarak, kimseyi kayırmadan ve kimseye "husumet" beslemeden ortaya koyduk hep! Okuyucu tanığımızdır. Basında hala muhtelif örneklerine rastladığımız türden bir yorum yoluyla " yıkım müteahhitliğine" hiç prim vermedik.
Arşivden iki yazı 13 Haziran 2003 tarihli SABAH gazetesinde, "Zekeriya Temizel ve 450 milyon dolar" başlıklı bir yazı kaleme almışım. Şöyle soruyorum: Zekeriya Temizel, BDDK Başkanı iken üstelik, bizzat kendi imzası ile Erol Aksoy'a ait İktisat Bankası'na gönderdiği bir yazıyla, Kıbrıs'taki offshore bankasıyla bu bankanın birleştirilmesinin doğru olacağını belirtti de, birkaç gün içinde gerçekleştirilen birleşme sonucunda, offshore hesaplarda görünen 450 milyon doların Hazine garantisi altına alınmasıyla, devlet zarara uğradı mı, uğramadı mı? 5 Ağustos 2003 tarihli ikinci yazıda ise sorum şu: Şu anda sadece İmar Bankası'ndaki zarar 6-7 milyar dolar görünüyor. Bankaları denetlemekten sorumlu Zekeriya Temizel, nasıl oldu da İmar Bankası'nı göremedi? Soruyordum çünkü, bütün 'sakat' bankalara el konulduktan sonra, 25 Şubat 2001 tarihli basın toplantısında BDDK Başkanı Zekeriya Temizel şöyle diyordu: Açığı olan banka yok, bankacılık sistemi tıkır tıkır işliyor! Öyleyse İmar Bankası bombası nasıl infilak ediyordu?
Tam 439 milyon dolar Son haberi duydunuz mu? İşte aylar süren incelemenin sonucu: Başbakanlık Teftiş Kurulu, Erol Aksoy'un Kıbrıs'taki off-shore bankası Trade Deposit Bank'a (TDB), el konulmasından önce 28 Kasım 2000'de İktisat Bankası'nın Malta şubesi ile birleştirilmesi kararının altında imzası olan dönemin BDDK Başkanı Zekeriya Temizel'le yardımcısı Teoman Kerman ve Daire Başkanı Binnur Berberoğlu'nun 'görevi ihmal' suçunu işledikleri sonucuna vardı. Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'nun talebi ile savcılığın 2003'te başlattığı soruşturma kapsamında, Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun yaptığı incelemede, Temizel, Kerman ve Berberoğlu, off-shore TDB'nin, İktisat Bankası ile birleştirilmesi kararı ile kamuyu 439 milyon dolar zarara uğratmakla suçlanıyor.
Olaylar nasıl gelişmiş? Sade bir şekilde anlatayım: Aslında yönetim kurulu kararı olması gerekirken, Zekeriye Temizel kişisel inisiyatifini kullanarak, İktisat Bankası'na bir yazı yazıyor. Off-shore TDB ile İktisat'ın birleştirilmesi uygundur, onayını veriyor. Sonra da, BDDK'ya bir yazı gönderip, İktisat'a "veto yetkili bir yönetim kurulu üyesi atanması" gerekir diyor. Bu atama ancak 12 gün sonra yapılabiliyor. Ama o arada, Temizel'in onayına binaen İktisat ile TDB birleştiriliyor. Böylece TDB nezdindeki mevduatlar, bir anda Hazine güvencesine kavuşturularak, (birleşme olmasa güvenceye girmeyecekti) devletin üzerine 439 milyon dolarlık bir yük yaratılıyor.
Basit 3 soru 1- Banka hortumlamacılığında bürokratların ve geçmiş hükümet görevlilerinin sorumluluğu ve dahli nedir? İmar Bankası gibi bir banka nasıl gözden kaçırılmıştır, orada bonozedeler yaratılmasında resmi görevlilerin sorumluluğu nedir? 2- İktisat'ın hukuka aykırı biçimde 439 milyon dolarlık offshore olayı, başka bankacılık icraatlarında da hukuka aykırılık yapılmış olacağı yolunda kuşku uyandırmaz mı? 3- Zekeriya Temizel örneği göstermektedir ki, biz kimseden çekinmeden hep vicdanımızın sesine kulak verdik. Bürokratların hatalarını da yazdık, Hazine'ye yıkılan ekstra yükleri de yazdık, devlet bankalarında buharlaşan milyarlarca doları da yazdık. Çünkü bizim, kendimize göre bir gazetecilik anlayışımız ve kendimize göre bir hukuk anlayışımız yoktu. Bazılarında olduğu gibi..
|