CHP daha özgürlükçü olmalı
CHP'de liderlik yarışı son hızıyla devam ederken, kamuoyunda tartışılan politikalar değil "karakterler." CHP'liler ve medya, başta Deniz Baykal ve Mustafa Sarıgül olmak üzere lider adaylarını tartışırken, kolaycı davranıyor. Birinci kıstas, kimin partiyi daha "seçilebilir" yaptığı. İkincisi ise kimin daha muteber bir tip olduğu. Peki ya politikalar? Allah aşkına Zülfü Livaneli'nin 3 Ekim'de Ankara Anlaşması'na ek protokol imzalanması, Şişli Belediye Başkanı'nın SSK hastanelerinin devri ya da "Hasan Abi" formülüyle öne çıkan Hasan Fehmi Güneş'in Avrupa Anayasası'yla ilgili görüşleri nedir? Peki ya Irak seçimlerine bir hafta kala, adaylardan hangisi Kerkük konusunda önümüzdeki sıkıntılı günlerle ilgili bir cümle sarf etmiş? Onu da bırakalım, siz adayların başörtüsü, IMF programı ya da "Aleviler azınlık mı?" tartışması gibi Türkiye'nin temel konularındaki pozisyonlarını (ya da farklarını) biliyor musunuz? Ben şahsen CHP'li lider adaylarının son bir ayı birbirlerine çamur atmak yerine televizyon programlarında Türkiye'nin sorunlarını münazara ederek geçirmelerini isterdim. Liderlerin ideolojik farklılıkları konusunda hala bilmediğimiz çok şey var. Ne gariptir, seçilme şansı en düşük olan aday, Hurşit Güneş, en fazla politikalarından söz eden siyasetçi durumunda. Güneş ilk günden itibaren "CHP'nin ihtiyacı daha çok sol" sloganıyla ortaya çıktı. Diğer adaylar da orada burada verdikleri röportajlarda bu tespiti doğrulayan cümleler mırıldandılar. Kuşkusuz bu da bir hata. Türk sosyal demokratlarının yıllardır kurtulamadığı "elitizm," şimdi de "daha çok sol" gibi teoriden öteye bir değeri olmayan bir sloganla çıkıyor.
CHP'li aday adayları artık kabul etmeliler ki, CHP'nin (ve solun) ihtiyacı daha çok sol, biraz Avrupa, birazcık kenarından köşesinden sosyalist enternasyonal gibi garip bir kimyasal bileşim değil. CHP'nin ihtiyacı, hiç kuşkusuz, daha çok özgürlük. Daha çok özgürlükçü olmak. Türk toplumunun, tüm kesimleriyle haykırdığı değişim ve dönüşüm özlemini yansıtabilmek. Gerektiğinde bu dönüşümün aktörü olmak. Toplumun temel unsurlarından hızla uzaklaşan bir parti için de çok kolay değil durum. CHP Teşvikiye ve Çankaya'da, Bağcılar ve Keçiören'den daha yüksek oy alıyor. Neden? Dar bir Kemalist söylem dışında siyaset üretemediği için mi? Artık insanları heyecanlandırmayan bir laiklik tartışmasına gömüldüğü için mi? Anadolu'dan koptuğu için mi? Türk muhafazakarlığını "gericilik" diye gören zihniyete yaklaştığı için mi? Fikir özgürlüğü ve teşebbüs özgürlüğü konusunda öncü rol oynayamadığı için mi? Hala "küçük devlet" değil, büyük, kontrol eden, tanzim eden bir devlet yapısını savunduğu için mi? Yoksa bunların tümü mü? CHP'nin kurultay haftasına girerken, bizleri asıl ilgilendirmesi gereken, şahsiyetler ve onların tabanla yarattığı ilişki değil: CHP'nin siyasi söylem ve politikalarını yenileyebilme kapasitesi. Türkiye'de yıllardır "dönüşüm" vaadiyle sosyal demokrasiye yönelen kitleler, bugün gelecekle ilgili bir umut istiyor. "Geçmiş" değil "gelecek"le ilintisi olan bir parti özlemi içindeler. Bakalım dört lider adayından hangisi kurultayda bu mesajı en doyurucu biçimde sunacak..
|