|
|
Bayram'da kim nerde?
Dün saatlerce spor yaptım... Sonra gazeteye geldim, spor sayfası için soruları cevaplandırdım... Ve sonra oturdum müthiş bir bayram akşamı geçirdim.. Sibel Can'la Huysuz Virjin'in yıllar önce çektikleri müthiş şovlarını izledim.. Tam iki saat gözümü ayıramadan.. Sonra Sibel'in, Ebru'nun, Muazzez'in (Ersoy) konserlerini izledim.. Saate baktığımda sabah 03'ü bulmuştu.. Bu benim pek yaşamadığım bir bayram.. Eskiden zaten yurt dışında yaşıyordum.. Benim bulunduğum yerler Hıristiyan dünyasının göbeğiydi.. Bayramı pek hissetmezdiniz.. Açıkçası yaşamazdınız.. Sonra kısa bayram tatilini fırsat bilip, Paris'te, Londra'da, Roma'da, Barcelona'da geçirdiğim bayramlar var.. İşte en çok onları bilirim.. Şu anda biliyorum ki, Bulvar Hausmann'daki iki devasa mağaza, hıncahınç Türklerle dolu.. Her taraftan bangır bangır Türkçe sesler geliyor Paris'in göbeğindeki mağazalarda.. "Ayy bak şu kazaklara bak.. Türkiye'de bunlar yarı fiyatına.." "Matmazel, matmazel.. Hay Allah bunlar da hiç bakmıyorlar ki.." "Boşver bırak.. Buradan ne alacan.. Bir sürü yük.. İstanbul'da çok daha güzelleri var.." Böyle diye diye, onlarca poşet dolduruluyordur şu anda.. PARİS -AKMERKEZ Her bayram günü, sabah 11:00'de başlar bu faaliyet, akşam saat 18:00'e kadar kesintisiz devam eder.. Akmerkez'de misin Paris'te mi, belli değil.. Akşamları, Champs-Elysee'de tur saatidir.. Erkekler volta atıp, Renault mağazasındaki son model arabaları inceler.. Çocuklar ayak altında koşuşturur, anneleri peşlerinde.. Her tarafta selis bir Türkçe.. "Aliii oğlum gel dedim sana.. Koşuşturma öyle.. Kaybolacaksın böyle.." Nedense 50 metreden 100 metreden hepsi de beni görür, "Aaaa bak bak kim var kim var?.. Reha Muhtar.." Kızsanız kızamazsınız.. Tecavüz kaçınılmaz deyip keyif almaya baksanız, keyif alamazsınız..
MAYMUN GİBİ!.. Kendimi bu durumlarda hep hayvanat bahçesindeki maymunlara benzetirim.. Her gören, gelip mutlaka bir süre önünüzde duracak, size bir şeyler söyleyecektir.. Hele bazıları vardır ki, güzelim Londra'nın, Paris'in göbeğinde sinir uçlarınıza masaj yapar: "Gördünüz mü nasıl yakaladık sizi, buralarda? Bizden kaçış yok.. He he he.." Sanki Saddam Hüseyin'i yakalıyor muhteremler.. Tikrit'te yerin altındaki ininde.. Fesübhanallah.. Neyse.. Aslında Louvre'a falan gitsem, hiç birine görünmeyeceğim muhteremlerin.. Çünkü müzelerde falan hiç işleri olmaz onların.. Ama ben de Louvre'a gideceğim kadar gittim.. Muhteremleri görmeyeceğim diye, her seferinde müze gezmeye hiç niyetim yok benim.. Allah'tan, iyi bilirim oraları.. Muhteremlerin bihaber olduklarından, ayak basmayacaklarından emin olduğum bölgelerde icra-i sanat eylerim daha çok.. Bir şey sakladığımdan değil.. Hayvanat bahçesinde maymun olmak artık ağır geldiğinden.. Neyse, İstanbul'da yine akşam oldu.. Binlerce kilometre uzakta Champs Elysee'deki Pizza Pino, dolmuştur şimdilerde.. Garsonlara "No pork" türünden selis İngilizce deyimler sıralanıyordur yine.. O masaların birinde mutlaka bir çıkıntı da bulunmaktadır.. "Ne porku kardeşim.. Bunlar gerici.. Sen getir getir.."
|