|
|
|
|
|
|
İşte televizyon hastası!
Number One TV'de 'Mr. Night' isimli programla tanındı. Michael Moore'un şu anda yaptığı hikâyenin yerli versiyonunu yapıyordu; bir nevi şov-belgesel. Star'da Gece Hattı'nı sunarken yaptığı mimikler, haberleri sunarken verdiği tepkiler olay yarattı. TV yazarları ayağa kalktı, 'Kaş göz oynatan haberci olur'muydu? Ama o fenomen oldu! Radyoda sabah programları da derken şimdi başka bir kulvarda. Ekranın karşısına geçip sizin için televizyon izleyecek. Mesut Yar artık GÜNAYDIN'ın TV eleştirmeni....
Hep içinde yer aldığınız televizyon dünyasına bu kez karşısına geçip bakacaksınız. İnsanın içinde olduğu bir dünyayı eleştirmesi zor mudur? Başlangıçta diyecekler ki, televizyoncudan televizyon eleştirmeni olur mu? Neciden olur peki? Limoncu ancak limonu eleştirebilir. Ben mutfağından geldiğim, 14 yıldır mesleğin içinde yapmadığım iş kalmadığı için, haberinden şovuna kadar, dikkatli ve titiz olacağım. İkincisi ben televizyon izliyorum, izleyiciyim yani. Televizyon izleyicisine 'Sen televizyon kritikeri olamazsın' diyemezler. Çünkü Türkiye'de televizyon izleyen herkes televizyon kritikeri! Sokağın yüzde 80'i günlük konuşma içinde bunu konuşuyor, dün akşam kimin kimi aldattığını, dizide ne olduğunu, yarışmada ne olduğunu konuşuyor. Dolayısıyla bence çok keyifli olacak. Tabii ki iyi olanı alkışlayacağım ama kötü olana da övgü falan beklemesin kimse. Sonuçta ben bu işin nasıl yapıldığını iyi biliyorum, kimin nerede hata yaptığını az çok kestirebilecek kadar bilgi sahibiyim. Oyuncuyu eleştirebilir misin dersen tiyatro yaptım; şarkıcıyı eleştirebilir misin dersen opera da var. Ben donanımlarımla bütün şeyleri şu anda karşılayabilirim.
* Biri çıktı ve dedi ki 'Kardeşim sen TV'de program yapıyorsun diye kendini bilirkişi mi zannediyorsun?' Buna cevabınız ne olur? Kimin dediğine bağlı... Eğer okurun kendisi diyorsa, ben okurun bu tip bir ters hassasiyet göstereceğini düşünmüyorum. Çünkü zaten onlardan biriyim. Eğer medyadan biri kalkıp da böyle bir şey söylerse, o zaman gülerim ona! Bilirkişi olmak donanımlarla çok ilgili. Bilirkişi ne demek; burada hukuksal bir şey yapmıyoruz. Toplum hukuku var, toplumun genel kabulü var, bu kabulün çok dışına çıkmadan, bu kabulün içerisinde bir şey yapıyorsun ve bunu gerçekten de insan olarak, insanlığın iyiliği için yapıyorsun. Tabii ki kendi görüşün kendini bağlar. Rapor veremem ama evet, bilirkişiyim!
* Televizyon dünyasında olan bir televizyon eleştirmeni daha yok galiba Türkiye'de? Eleştirmenlikten televizyona geçen var ama benimkisi ilk kez oluyor. Ali Atıf Bir mesela, hayatın kendisini eleştirmeye başladı giderek. Belki bir medya balansçısıydı ama artık farklı bir adam oldu, şimdi artık her şeye bir balans bulmaya çalışıyor! Hoca olduğu için büyük bir saygım var akademik duruşuna. Bir de Cengiz Semercioğlu var; o da kendi yaptığı işi televizyona taşıdı, Habertürk'te 'Full Ekran' diye bir şey yapıyor. Okan Bayülgen bence televizyon eleştirmenliğine doğru hızlı bir şekilde yürüyor. Ama onun programını eleştirdiğinde insanlar, o da biraz saygı göstermeli.
* Okuyucunun, izleyicinin nabzını nasıl tutacaksınız; eleştirileri kime, neye göre yapacaksınız peki? Ben kendimi yürüyen steteskop olarak görüyorum. Bu da yaptığım işlerden kaynaklanıyor. Mesela gece yaptığım haberler, 5.5 yıl boyunca toplumun nabzını tutmadı, canına okudu! Orada çok zor bir iş vardı: Uykuyla uyanıklık arasındaki bir zamanda insanlara bir şeyler anlatmaya çalışıyorsun. Adam gözlerini kapatacağı sırada bir şey onu kendine getiriyor.
* Bir farkınız olacak mı? Benim hazırlayacağım küçük köşelerde, çoğunluğu aslında şu anda popüler programlara gönderme olan başlıklar kullanılacak. Mesela bir tanesi 'Kimse Bunu Konuşmuyor!' Bu da şu; gerçekten insanların çok beğendiği, bazı kanallar var şehir efsanesi gibi! İstanbul'da sokağa çık, iyi giyimli, modern görünümlü kime sorarsan, önce 'CNBC-e'yi izliyorum' diyecek. Hiç mi arada zaplamıyorsun? Orada dürüst davranmak lazım. Biz o iyi giyimli, AB dediğimiz insanların da ne dediğini oraya yazmak zorundayız, ortalama insanın da neyle meşgul olduğunu oraya yazmak zorundayız. 'Kimse Bunu Konuşmuyor'da, gözden kaçan, emek isteyen, 12'den vurmuş programları seveceğim, okşayacağım. Koşulsuz bir popülizm asla olmayacak. Herkes Semra Hanım'ı izliyor diye bu program çok mu iyi? Ama şu da var; ben duyguları olan bir insanım. Beni irite eden bir şey, muhtemelen bana benzeyen yüz bin kişiyi de irite ediyordur.
* Bir televizyoncu olarak neleri yadırgıyorsunuz? Ece Temelkuran'ın çok güzel bir lafı vardı 'Gelinim Olur musun?' üzerine... 'Dibine kadar Türk kadınının bağırsaklarını çıkardık ve gösterdik, artık gösterilecek bir şey yok!' Muhafazakâr bir insan olmamama rağmen, küçük de olsa bir mahremiyetin olması gerektiğini düşünüyorum. Açık toplum bu değil ki! Herkesin kendi kültürü içerisinde, kendine özgü mahremiyetleri var. Semra Hanım'ın bu kadar çok konuşuluyor olması beni irite etti. Hatta, kendi konuşmam bile! Bir dönem sonra her Semra deyişimde kendime küçük cezalar verdim. Cimcikledim kendimi! Kaçırılan bir kızı manken yapmak ya da televizyon programı sundurmak bana göre ne kadar affedilmez bir şeyse, Semra Hanım'ı da zorla para karşılığı bilmem neye sokmak aynı. Mesela spor programlarında kullanılan dil giderek kötüleşiyor. 'Ben iyi Türkçe kullanılsın' diyen bir adam değilim ama yeni bir hakaret dili gelişti.
* Radyoyu neden bıraktınız? 'Başka Yerde Yok', zaten hiçbir yere angaje olmamış, çok bağıran bir televizyon olmayan CINE 5'te kendi içinde hoş konsepti olan, butik bir program. Orada her gün mesela iki dizi oyuncusu ya da televizyoncu, yani mesleğim dışından insanlar ağırladığım için, o beni zaten çok besliyor. Birinden bahsedildiğinde hemen biliyorum kim olduğunu... Bir de radyoya yetişemeyecektim.
ŞİRİN SEVER
|
|
|
|
|
|
|
|
|