|
|
Öğrencilerim gördüğümü zannediyor
Gözlerini 21 yaşında kaybeden Özden Uslu, hem üniversitede ders veriyor hem de öğrenci psikoloğu olarak terapi yapıyor. Uslu her şeyin üstesinden gülerek geliyor.
15 yıl önce kendi arabamla kaza yaptım ve gözlerimi kaybettim.
Çok büyük bir üzüntü yaşadığımı söyleyemem. Hayata pozitif bakarım.
Kör olunca çalıştırmak istemiyorlar. Size uygun gördükleri tek iş ise santral memurluğu...
Bazı öğrenciler siyah gözlükleri hava olsun diye taktığımı sanıyor.
Bir erkeğin beni beğenmeyeceğini hiç düşünmedim.
Anne olmaktan korkmadım ama zor bir karardı.
Öğrenciler gözlüklerimi çok havalı buluyor
Psikolog Özden Uslu Yeditepe Üniversitesi'nde öğretim görevlisi. 21 yaşındayken trafik kazası geçirip gözlerini kaybeden Uslu'nun hayata sarılışı, insanı etkiliyor.
Hayat hiç beklemediği sürprizler getiriyor insana. Bazen iyi, bazen kötü... Ama önemli olan, ne olursa olsun yaşama tutunmak ve olayları iyi yönleriyle görmeye çalışmak galiba. Tıpkı Özden Uslu'nun yaptığı gibi... "21 yaşında kör olmanın neresi iyi?" diyebilirsiniz elbette. Ama onun neleri başardığına bir bakın ve öyle karar verin isterseniz....
* Kendinizden bahseder misiniz biraz... 1968 yılında Ankara'da doğdum, orta öğrenimi Bonn, Ankara, İstanbul' da tamamladım. 94'te ODTÜ Psikoloji'yi bitirdim. O yıl birkaç iş başvurusunda bulundum ama işe alınmadım. Bu sırada "Çalışamıyorum, bari okumaya devam edeyim" düşüncesiyle Ankara Hukuk Fakültesi'ni girdim. Ancak aynı yıl Ali Şen'in desteğiyle İstanbul'da bir kamu kuruluşunda işe başladım ve evlendim. Bir yıl sonra hayatımdaki en güzel şey; yani kızım dünyaya geldi. Bu nedenle Hukuk Fakültesine devam etmedim.
* Şimdi Yeditepe Üniversitesi'ndesiniz. Göreviniz nedir, nasıl başladınız bu işe? Eşim Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde çalışıyordu. Eşimle Tıp Balosu'na katılmıştım. Burada Bedrettin Dalan'la tanıştım ve bana bu iş imkanını sağladı, ona çok şey borçluyum. Üç yıldır öğrenci psikoloğu olarak çalışıyorum. Aynı zamanda Almanca İşletme Bölümü'nde de sosyal psikoloji dersi veriyorum.
* Neden daha önce iş bulamamıştınız? Özürlü hakları pek çok yerde bulunuyorsa da "Özürlü iş yapamaz" diye genel bir yargı var. Birkaç yere müracaat etmiştim ama sonuç alamadım. Daha sonra bir kamu kuruluşuna özürlü statüsünde girdim. 4-5 yıl çalıştım. İnsani boyutta hiçbir sıkıntım olmadı. Çok değerli arkadaşlarım oldu ama mesleki anlamda mesleğimi icra edebilmem fiili olarak engellendi.
* Ne iş yaptınız peki? Fiili olarak hiçbir şey yapmadım açıkçası. İki dil biliyordum ama yasal olarak ne tercümanlık yapabildim ne de psikoterapi... Zaten geçici işçi statüsünde işe alınmıştım. Yetilerime göre değil görme özürümü genelleyerek iş vermeye çalıştılar, yani santral memurluğu... Görmeyen kişiler için tek uygun görülen meslek bu zaten Türkiye'de. Ben de istifa ettim.
* Nasıl kaybettiniz gözlerinizi, kaç yaşındaydınız? 21 yaşında trafik kazası geçirdim, arabayı ben kullanıyordum. Kuşadası'nda rehber olarak çalışıyordum yazları, öğrenciydim. Dönüş yolunda kaza yaptım, arabam Serçe'ydi. Motor kapağı camdan içeri girdi ve gözlerime zarar verdi. Bacağımda da problemim vardı ama ameliyatla onu toparladık.
* Görme şansınız tamamen sıfır mıydı? Şimdiye kadar 5 ameliyat geçirdim. Gözüm için yapılacak bir şey yoktu ama milyonda bir şans var diye, Almanya'da da ameliyat oldum. Bir sonuç elde edilemedi.
* Doktorlar bir daha hiç göremeyeceğinizi söylediğinde ne hissettiniz? Psikoloji okumamın o an bir etkisi olmuş mudur, bilmiyorum. Ama geçirdiğim kazayı iki şekilde değerlendirmek mümkündü. 1- "Çok şanssızdım, kör oldum." 2- "Çok şanslıydım, hayatta kalabildim." İkincisini tercih ettim. Ben hayatta genel olarak her acı şeyin iyi bir yönü olduğunu düşünürüm zaten. Çok büyük üzüntü yaşadığımı hatırlamıyorum. Gözlerim bandajlıydı, bir hafta hiçbir şeyden haberim olmadı. Kör olduğumu duyduktan sonra, doktora "Yüzde 1 ihtimal var mı" diye sordum, "Yok" dedi. "Peki binde 1?" "Hayır", "Ya milyarda 1?" "Tanrıya kalmış" dedi. Onun üzerine yapılacak fazla bir şey yoktu zaten. O 15 dakika yoğun düşündüğümü hatırlıyorum, bir tür şoktu. Sonra okuluma nasıl devam edebilirim, körler yaşamlarını nasıl sürdürür, beyaz baston, oyun kağıdı, kol saati ve bilgisayar gibi şeyleri araştırmaya başladım hemen. İlk aldığım şeyler kol saati ve oyun kağıdıydı. Hemen ağabeyimden poker oynamayı öğrendim vakit geçsin diye.
* Duruşu, bakışı, giyim tarzı bile insanın kişiliğiyle ilgili fikir verir karşısındakine. Ama bir psikolog olarak siz tüm verilerden yoksunsunuz işinizi yaparken. Nasıl etkiliyor bu sizi? Tabii ki insanın giysisinden tutun, saçını tarayış şekli, oturuşu, bakışı, psikolojide çok önemlidir. Ama bizim ülkemizin insanında çok özel, kendine has bir empati gücü var. Pek çok öğrencim görmediğimi bilerek geliyor ancak ilk kez karşılaşanlar da var. Bazıları 'O siyah gözlükleri hava olsun diye mi takıyorsunuz?"diyor. Görmediğimi anlayınca da "Kendimi tarif edebilir miyim?" diyor hemen. Aslında göz ve görsellik beynin en önemli kısmını oluşturuyor. Dolayısıyla insanlar görüyorken diğer duyularına çok da önem vermiyor. Mesela konuşmalar belki çok önem taşımıyor çünkü görüyorlar. Görmek tamamen ortadan kalkınca, ister istemez diğer hisler kuvvetleniyor. İnsanların sesi pek çok şeyini deşifre ediyor aslında. Yapısı, karakteri, mesela hırslı mıdır, kavgacı mıdır, yoksa edilgen midir... Bunları sesten algılamak çok da zor değil. Tamamen algılıyorum anlamında söyleyemem ama çok büyük bir problem olmuyor. Aslında birtakım artıları da var kör olmanın. Mesela sokakta tanımam imkansız, dolayısıyla bana gelenler tedirgin değil. İkincisi, insanlar karanlıkta soyunur. Burada takip edilmemiş olmak, gözaltında tutulmamak onları daha kolay konuşturabiliyor.
* Kazadan sonra evlendiniz sanırım. Eşinizle önceden tanışıyor muydunuz? Hayır, çok yakın bir arkadaşımın çalıştığı hastanede çalışıyordu. 92'de o tanıştırdı bizi. Uzun süre flört ettik ve evlendik.
İlknur Kızıltoprak
|