|
|
Sen de mi Hakkı Ağabey?
Ben adam olmam! Geçen yıl bakmıştım ki, herkes "Ben Tamer Karadağlı'nın arkasındayım" diyor. Ben de kalkıp 'inceden' kinayeli ve imalı bir eleştiri yazısı yazmış, "Ben de Karadağlı'nın arkasındayım" demiştim. Anlayan anlamıştı ama bir ton da ağır hakaret içeren e-posta almıştım. Ne 'maço'luğum kalmıştı, ne de 'kadınları hor görmem'... Söz vermiştim kendi kendime. Bir daha öyle dolambaçlı, kızım sana söylüyorum gelinim sen anla, türünden yazılar yazmayacaktım... Yazmadım da zaten. Fakat geçen hafta şeytan dürttü. Cem Yılmaz'ın son reklam filmini ele alan bir yazı yazdım. Yazının içinde reklamını yaptığı ürünün tek kelime ile adı geçmiyordu. En azından buna pek çok kimse 'uyanmış'. Şöyle demişim: "Herkes hem hayran olmuş filme, hem de ince ince beni tahrik ediyor. Yarı açık komplo!.. Akılları sıra beni tongaya düşürüp aslanlara yem olarak atacaklar. Arka plandaki gizli tahrik unsuru soruyla başlıyor zaten: Cem Yılmaz'ın filmini gördün mü?. Ben de Cem'in deyişiyle 'sazanlık' yapıp diyeceğim ki, "Evet gördüm. Müthiş bir Cem Yılmaz filmi. Bak sen de 'Cem Yılmaz'ı gördün mü', diyorsun. Demek ki film Cem'e yontuyor işi. Nerede ürün?" falan diye başlayıp döktüreceğim... Yok öyle yağma. Herkes deli gibi filmi izlerken, bir tek enayi ben miyim? İşin 'ileti- şim harcamalarının geri dönüşü', 'entegre iletişim', 'iş sonuçları', 'ürünün bilinirliğini hızla artırmanın orta vadede satışı artırmaya yetmeyebileceği, tam tersi etki yapabileceği' gibi 'entel dantel' yanına vurgu yapıp eleştirmeye kalkacak kadar. Hayır efendim. Tam tersine. Bayıldım. Cem Yılmaz'a da filmine de!" Baştan sona satır arası, ince ince eleştiri içeren yazı bu kez pek çok kimseye 'geçmiş'. Ama yine herkese değil. İşin en üzücü yanı ise bizim mesleğin en büyük ustalarından Hakkı Devrim ağabeyimize 'geçmemiş' olması. Gel de kahrolma! Yazıyı ona 'doğru okutamamış' olsam da, benim duruşumu çok doğru okumuş Hakkı Devrim Ağabeyim. Ondan zaten şüphem yoktu. Şöyle demiş salı günü yazdığı yazıda: "Ön planda iki yazan-uzman dikkati çekiyor: Ali Atıf Bir ile Ali Saydam; biri Hürriyet'in, diğeri Sabah'ın yazarı. Bir, uzaktan bakınca, uzmanlık alanında şaklabanlığın ağırlıklı bir yeri olduğuna inanır görünüyor. Reklamda ve sanırım iletişimde de neşeli, şakacı tutum ve davranışların faydasına inandığı, hatta gerekliyse soytarılığın sınırlarında dolaşmakta sakınca görmediği izlenimini veriyor. Saydam, daha bir molla tavırlı; mal veya fikir satacağız diye işi hafife almaktansa, telaşsız, ağırbaşlı bir tavırda ısrarı tercih ediyor. Cin fikirlilikten çok sağduyu ve güvenilirlik değerlerine sahip görünüyor." Buraya kadar sorun yok... Felaket bundan sonrasında. Şöyle devam etmiş ustamız: "Ali Saydam, Cem Yılmaz'ı yazdı geçen gün. 'Cem Yılmaz fan'ı olarak yaşıyorum' dedi. Bu bir iletişim uzmanı için, hem de konu 'reklam' iken aşırı bir angajman değil mi? Son sözünü de okudum: 'Kimse bana Cem Yılmaz'ı ya da onun içinde bulunduğu bir işi eleştiren yazı yazdıramaz'...'Bana sağcılar adam öldürüyor, dedirtemezsiniz' sözünü tekrarlıyor. Kulakları çınlasın!" Devrim Hoca'dan bir ders daha aldım. Ne diyeceksen adam gibi de. Shakespeare'in o meşhur Julius Sezar cümlesi de aklıma gelmedi değil: "Sen de mi Brütüs! O zaman yıkıl Sezar!"...
|