|
|
|
|
|
|
Erkeğin desteği meme kanserli kadını depresyondan koruyor
Uzmanlar; kanser nedeniyle memesini aldırmak zorunda kalan kadınları, kanserden çok memesiz kalmanın üzdüğünü, depresyona soktuğunu belirtiyorlar
Meme kanserine yakalanan kadın, bunu ilk öğrendiğinde; inkâr etme, öfke, gizleme ihtiyacı gibi değişik ruh hallerine bürünebiliyor. Ancak en büyük üzüntü; kanser nedeniyle memenin alınması gerektiğinde yaşanıyor. Memesi alınan kadın artık cinsel açıdan çekici olmadığı, eşinin kendisini sevmeyeceği ve benzeri endişelere kapılabiliyor. Uzman Klinik Psikolog Pınar Çelikoğlu, meme kanseri ve kadın psikolojisi konusundaki sorularımızı yanıtladı...
Kanser teşhisini duyan insanlar nasıl tepki veriyorlar? Kanser teşhisi hayatın insanın karşısına çıkarabileceği en zorlu sınavlardan biri olsa gerek. Kanser kelimesi daha ilk andan itibaren birtakım psikolojik tepkileri beraberinde getiriyor. Teşhis konan kişi hastalığını ilk öğrendiği anda şok oluyor, donuk kalıyor ya da bir yanlışlık olduğunu düşünüyor. Çoğu kez hekim ile yapılan görüşmenin ayrıntılarını, tedavi ile ilgili yapılan önerileri hatırlamıyor. Çoğu zaman bunu, kanseri reddetme evresi izliyor. Bazı kişiler kanser teşhisini kabul etseler de, önemini küçümsüyorlar ve bu durum devam ederse, tedaviyi bile reddeder hale gelebiliyorlar. Kanser teşhisine verilen tepkiler, aslında insanın hayat boyu karşısına çıkan türlü sıkıntılara, önemli sorunlara verdiği tepkilerden farklı olmuyor. Doğası gereği, her insanın karşısına çıkan güçlükler ile başa çıkma biçimleri farklı oluyor. Kimi savaşmayı, kimi kendini kadere bırakmayı ya da küsüp içine kapanmayı tercih edebiliyor.
Hastalığı reddettikten sonra neler hissediyorlar? Çoğu kez reddetme yerini sorgulamaya bırakıyor. 'Neden ben, ben ne yaptım da kanser başıma geldi?' gibi insan bir süre nedenlere cevap arıyor. Zaman geçip etraftaki kargaşa biraz durulduğunda, kişi başına gelenleri daha net algılayabiliyor ve o zaman karışıklık, reddetme ve panik hali yerini öfkeye bırakıyor. Örneğin; mastektomi (memenin alınması ameliyatı) geçiren bazı kişiler, tüm sağlıklı ve memeli kadınlara kızabiliyor. Bunlar aslında son derece doğal tepkiler. Bazıları ise, tüm bu öfkeyi kendilerine yönlendiriyorlar. Kimi zaman bu duygu derin bir suçluluk duygusuna, üzerine gidilmezse depresyona yol açabiliyor. Depresyon, çoğu kez öfkeden sonra gelen bir diğer evre. Tedaviden korkmak, ölmekten korkmak ya da belirsizlik en sık yaşanan duygular. Bazı insanlar yakınları tarafından eskisi gibi aranıp sorulmadığını düşünüp küsüyor veya kimse ile görüşmek istemeyip kendi kendisini çevreden soyutlayabiliyor. Kimi zaman kanser teşhisi bir sır gibi saklanıyor. Bu aslında, 'farklı', 'hasta' ya da 'aciz' görünmemek için bir kalkan. Çünkü en çok korkulan şeylerden biri de; çevreden gelebilecek acıma duygusu oluyor. Ne yazık ki, ne saklamak ne de hiçbir şey olmamış gibi davranmak, hem de hep güçlü gözükmeye çalışmak bir fayda sağlamıyor.
Memelerinin alınması kadınlar için nasıl bir duygu? Birçok kadın tarafından adeta cinsel kimliğine bir tehditmiş gibi algılanıyor. Bunu kabullenmek, kanseri kabullenmekten daha zor gelebiliyor kadına. Hatta, bazı kişiler kanser oldukları için değil, memelerini aldırmak zorunda oldukları için büyük üzüntü yaşıyorlar. Bu durumda özellikle eşin verdiği tepki büyük önem taşıyor. Aynada kendine çıplak bakabilmek, eşinin yanında rahatça soyunabilmek bazı kadınlar için imkânsız hale geliyor. Bunu kolaylaştırmak için Batı'da şöyle bir uygulama yapılıyor: Ameliyat sonrası ilk banyoyu eş yaptırıyor. Memesizlik eş ile ne kadar çabuk paylaşılırsa, bunun kabullenilmesi o denli rahat oluyor. Pek çok kadın mastektomi sonrası eşlerinin onları artık cinsel yönden çekici bulmadığını düşünür. Halbuki eşlerle konuşulduğunda ortaya çıkan gerçek şudur; onlar eşlerinin canını acıtabilecekleri endişesi ile veya eşleri kendilerinden uzak durduğu için cinsel beraberlikten kaçınırlar. Birçok erkek için karısının hayatta ve yanında olması önemlidir. Memesiz olunmasının önemi yoktur.
Kimler bu dönemi daha rahat atlatıyorlar? Aslında eşler arası ilişki kanser teşhisi öncesinde güven dolu, paylaşıma dayalı bir ilişkiyse, bu sorunun üstesinden gelmek daha kolaydır. Eğer eşler arasında öteden beri var olan bir iletişimsizlik, geçimsizlik varsa, devreye kanser girdiğinde sorunlar daha da başa çıkılmaz bir hal alıp, kopmalara neden olabiliyor. Aynı durum diğer aile bireyleri için de söz konusu. Böyle durumda kanseri sorunları başlatan bir neden olarak değil de, zaten var olan sorunları tetikleyen bir unsur olarak görmek gerekli.
|
|
|
|
|
|
|
|
|