| |
|
|
Değişime direnenleri kurultay değiştirmeli...
Yaşamak ve hatırlamak yetmiyor. Okumak, araştırmak da şart. Kökten CHP'li bir aileden geliyorum ben. Çocuk yaşlarımdan beri yaşadıklarımı dün gibi hatırlıyorum. Örneğin 14 Mayıs 1950'de iktidardan devrildikleri yetmiyormuş gibi, CHP'nin mal varlığına da el koyulmuştu. Kiralanan binalarda yeniden faaliyete geçen CHP'nin Ankara'daki genel merkezine, ben de 10 yaşındayken, evimizden sandalye taşımıştım. Şimdi Rahşan Ecevit falan "Amerikan güdümlü misyonerler Türkiye'yi Hıristiyan yapıp bölecek" diye demeçler veriyor. 1952 ara seçimlerinde Bilecik'ten aday olan CHP'nin Genel Sekreteri Kasım Gülek'i yıpratmak için, o zamanki Demokrat Partililer, Gülek'in Amerikan Koleji'nden mezuniyet töreninde çekilmiş cüppeli fotoğraflarını dağıtıp "Bu adam papazdır. Üzerindekiler papaz giysisidir" diye propaganda yaparlardı. Söylediğim gibi o kadar çok şey hatırlıyorum ki. 1957 seçimleri ertesinde babam Cemil Sait Barlas, aralarında Gaziantep CHP adaylarının da bulunduğu partililerle tutuklanıp, Yozgat Cezaevi'ne gönderilmişti. İdamlarının isteneceğinden bile söz ediliyordu. Annemin yazdığı endişeli mektupları, İsmet İnönü'ye ben götürürdüm. Pembe Köşk'te, Kemal Satır'lı, Turhan Feyzioğlu'lu, İsmail Rüştü Aksal'lı tartışmaları oturup dinlerken, 15 yaşındaydım. CHP'nin ilk kez "Ortanın Solu" sloganı ile girip tarihinin en büyük yenilgisini aldığı 1965 seçimleri ertesindeki bitkin ve yorgun İsmet İnönü'den de ilk demeci ben alıp, Cumhuriyet'te yayınlamıştım. Ecevit'in liderliğindeki hareketin üyeleri ile arkadaş düzeyinde yakın oldum. Rahmetli Turan Güneş, "Herkese babası mal mülk bırakır, senin baban ise sana benim gibi arkadaşlarını miras bıraktı" demişti. O hareketin çileden çıkmasını ve 1974 Kıbrıs Askeri Harekatı ertesinde Ecevit'in kendi ekibinden kopmasını da yakından izledim. Gündeme gelen "Köy-Kent" gibi uçuk projelerle, CHP'nin yurt ve dünya gerçeklerinden kopuş sürecine üzülerek tanık oldum. 12 Eylül müdahalesi ertesinde, kayyuma teslim edilmiş CHP'nin bütün kanatlarının liderlerini, bu tür toplantılar yasaklanmış olmasına rağmen iki kez evimde topladım. CHP'li değilim ben. Sosyal demokrat da değilim. Liberal demokrasi benim temel tercihim. Ama CHP'nin güçlü bir biçimde var olmasının, Türk demokratik yaşamı için de, şu andaki AK Parti iktidarı için de ve Türkiye'nin AB yolculuğu için de gerekli olduğunu düşünüyorum. Ama CHP kendisini yenilemek için gerekli olan ve tüm dünyadaki sosyal demokrat partilerin gerçekleştirdiği değişim sürecine giremedi. Bunun yerine 1930'ları andıran devletçi bir söylemi ve çağdışı bir 3'üncü dünyacı bir yaklaşımı seçti. Bugün CHP'nin başında Deniz Baykal değil, Ahmet Necdet Sezer bulunsa, bu parti farklı bir görüntü vermez mesela. Yani mesele, Mustafa Sarıgül meselesinden çok öteye boyutlar taşıyor. Neticede Tony Blair de, Gerhard Schroeder de sosyal demokrat politikacılar. Üstelik sosyal demokrasi Türk icadı bir siyasi düşünce değil. Bugünkü CHP yönetiminin, hem bu düşünceden, hem de yurt ve dünya gerçeklerinden çok uzak olduğunu düşünüyorum. Yani CHP'de yönetim mutlaka değişmeli diyorum.
|