|
|
'Türklük' ve 'Türkiyelilik'
"...Zana grubu, hazırlanacak 'demokratik ve evrensel anayasada' 'Türklük' yerine 'Türkiyelilik' üst kimliğinin benimsenmesini istiyor. Kürt alt kimliğinin siyasal, toplumsal ve kültürel yönleriyle tanınmasını da bu talebin ayrılmaz parçası olarak vurguluyor". (Erdal Şafak, "Diyarbakır seferleri", SABAH Gazetesi, 25 Aralık 2004)
"Türklük", anlamında ırk ya da soy ögesi bulunan kültürel bir kimliktir; Kürtlük, Çerkezlik, Boşnaklık, Arnavutluk gibi... "Türkiyelilik" ise bir ülkeye; adı Türkiye olan bir toprağa bağlılıktır. Türkler, Kürtler, Çerkezler, Boşnaklar, Arnavutlar, "Türkiye'nin" genel kültürü içinde farklı alt kültürleri yaşayan gruplardır. Bu farklılıkların siyasal kimliği tektir; o da Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlığıdır. Bu husus, 1924 Anayasası'nın 88. maddesinde "Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur (adı verilir)" denerek belgelenmiştir. Görüldüğü gibi Atatürk zamanında bile, Türk ırkını öne çıkaran bazı çalışmalara rağmen, etnik köken ve din ikinci planda tutulmuş ve vatandaşlık kavramı ön plana çıkarılmıştır. Aynı anlayış, 1961 ve 1982 anayasalarında da sürdürülmüştür. "Türk" sözcüğünü de "Türk ırkı"nı öne çıkaran bir ifade değil, tüm ülke halkının -istenirse "Türkiye halkı" densin- ayrım gözetmeden Türkiye Cumhuriyeti ülkesine bağlılığın bir simgesi olarak görmek gerekir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına dayanan tek bir siyasal kimliğin benimsenmesi, etnik kökene dayanan kültürel kimliğin reddi anlamına gelmez. İsteyen her kişi, etnik kökenini öne çıkararak; örneğin "Ben, Kürt asıllı Türk'üm" diyebilir. Avrupa Birliği'nin kapısını araladığımız şu günlerde, demokratik açılımları fırsat bilip "üst ve alt kimlik" kavramlarını gündeme getirerek ortalığı bulandırmanın faydadan çok zarar getireceği bilinmelidir. Dr. Şerafettin YAMANER - İSTANBUL
|