| |
|
|
İnsanoğlu hem çaresiz, hem de akılsız...
İnsanoğlu, evrende bir çeşit "Evcilik" oynayan çocuklar gibi. Savaşlar yapılıyor. Anlaşmalarla sınırlar çiziliyor. Sonra bu sınırların içindeki güçlüler, egemenlik hakkını ve bağımsızlığı gerekçe göstererek kendi insanlarına eziyet ediyorlar. Bazen daha da ileri gidip komşularına karşı savaş açıyorlar. Ve bir gün mesela bir okyanusun ortasında bir deprem oluyor. Meydana gelen dalgalar, sınır, milliyet, devlet farkı gözetmeden, okyanusa kıyı olan bütün coğrafyalardaki insanları öldürüyor, insan yapısı ne varsa yıkıyor. Ama insanoğlunun hafızası zayıf. Ülkelerin güçlüleri, doğa karşısındaki güçsüzlüklerini hemen unutmaya hazırlar. Sri Lanka'nın Tamil Kaplanları, tsunamiye kurban giden cesetler gömüldükten veya yakıldıktan sonra, yine kendilerinden olmayanları öldürmeye devam edecek. Burma'daki cunta, kıyılardaki faciayı bir kenara itip, muhalefeti yine bastıracak. Maldiv'de muhalefet partisi liderleri hapsedilecek. Somali'de savaş ağaları yoksul halka yine eziyet edecek. Tayland'da kralın torunlarından bir prensi de tsunami alıp götürmüş. Doğa öfkelendi mi, ne prens dinliyor, ne de fakirle zengini ayırıyor. Bangladeş'in yoksul balıkçılarını da, gecesi 1000 dolara kalınan tatil köylerinin müşterilerini de öldürdü okyanusun dalgaları. İnsanoğlu, evrende kendisine isabet eden ve adına "Yaşamak" denilen kozmik piyangonun büyük ikramiyesinin kıymetini bilmiyor. Daha iyi yaşamanın, mutlu ve müreffeh olmanın yollarını aramaktan çok, öldürmeyi, yenmeyi, yıkmayı kolaylaştıracak silahları ve yöntemleri arıyor. "Barış" isteyenlere teslimiyetçi, "Uzlaşalım" diyenlere vatan haini damgaları vuruluyor. Oysa Sumatra açıklarındaki deniz dibi depreminden doğan dalgalar, ne milli sınırları, ne ulusal kara sularını ayırt etti. Şimdi Sri Lanka'nın, Hindistan'ın, Tayland'ın, Endonezya'nın kıyıları öylesine ıslak ki, ölülerini gömmek için kuru toprak bulamıyorlar. Herkes biliyor yaşamın ne tür bir pamuk ipliğine bağlı olarak evrende asılı durduğunu. Yörüngesinden çıkmış büyükçe bir meteor dünyaya çarpsa, dünyadaki yaşam milyonlarca yıl öncesine dönebilir. Global ısınma durdurulamaz ve ozon tabakasındaki delik kapanmazsa, bu yüzyıl bitmeden kıyılardaki nice kent sular altında kalacak. Bunu da herkes biliyor. Afrika'daki insanların neredeyse yarıya yakınında HIV var. AIDS tüm dünyada hızla yayılıyor. Ama insanoğlu enerjisini ve kaynaklarını, silah üretimine, gerginliklere, şovenliklere yönlendirmiş durumda. " Barışı nasıl buluruz" yerine "Savaş sebebi nasıl buluruz "u arıyor çoğunluk. Hint Okyanusu'ndaki tsunami herhalde 40-50 bin Asyalı'yı öldürdü. Kıyı ülkelerinin ekonomilerini yıktı. Geride kalan yüzyıldaki doğa felaketlerinde ölen insanları, insanların ürettiği savaşların ve zulümlerin kurban sayıları ile karşılaştırın, görürsünüz. Daha yeni anmadık mı Sarıkamış'ta donarak ölen 90 bin Türk askerini? Oysa Tüm güney Asya kıyılarını vuran tsunamide galiba 50 bin kişi ölmedi.
|