| |
Gerçekten hazır mısınız?
AB müzakereleri 56 yılda mı biter, yoksa 1520 yılda mı; henüz kestirmek mümkün değil. Ancak o gün geldiğinde gündemin de, hayatımızın da nasıl değişeceğini şimdiden görebiliriz. Buyurun size iki örnek: Yunan parlamentosu 2005 bütçesini önceki gün kabul etti. Aynı saatlerde AB Komisyonu da üye ülkelerin hükümetlerine yazı gönderip Yunanistan bütçesinin gözetim altına alınmasını istedi. Gerekçe: Yunanistan'ın Euro bölgesinin bütçe açığı tavanını delikdeşik etmesi. GSMH'nın yüzde 3'ünü aşmaması gereken açık Yunanistan'da bu yıl yüzde 5.3 oldu. Komisyon'a göre 2005'te de yüzde 5'i geçecek. Fransa ve Almanya'nın bütçe açıklarının iki yıldır yüzde 3'ü aşmasına ses çıkar(a)mayan Komisyon'un Yunanistan'a diş göstermesinin nedeni biraz farklı: Atina'nın kendisini aldatmasını unutamıyor.
Belgelerde tahrifat Yunanistan, 2001'de koşulları yerine getirip (bütçe açığı, kamu borcu, enflasyon, kur istikrarı ve faiz hadlerinde AB düzeyini tutturmak) Euro bölgesine katıldı. O tarihte Kostas Simitis hükümeti vardı işbaşında. Geçen yıl seçimleri kazanan Kostas Karamanlis liderliğindeki Yeni Demokrasi, Euro'ya geçiş belgelerinde tahrifat yapıldığını belirledi. Özellikle bütçe açığının yarısı gizlenmişti. Kıyamet koptu. Simitis, AB'yi aldatmadıklarını, farkın askeri harcamaların sınıflandırılmasında izlenen yöntemden kaynaklandığını iddia etti. AB Komisyonu olaya el koydu ve Yunanistan'ın sadece 2001'de değil, 1997'den bu yana bütçe açığı rakamında oynadığını saptadı. Bunun üstüne AB geçen temmuzda Atina'yı son kez uyardı. O uyarılara da kulak asmadığı 2005 bütçesiyle ortaya çıktı. Sadece bütçe açığı olsa neyse. Kamu borcunun GSMH'ye oranı da limitlerin iki katı: Maastricht kriterlerine göre yüzde 60'ı geçmemesi gerekiyor, Yunanistan'da yüzde 110... Şimdi okkalı para cezası kesilecek, ardından 18 Ocak'taki AB maliye bakanları toplantısında Komisyon'un önerileri ele alınacak. Bu öneriler kabul edilirse, komşu yandı. Çünkü Yunan ekonomisinin fiilen AB vesayeti altına alınması isteniyor.
Takalara AB şartları Geldik ikinci örneğe... AB'nin 25 üyesinin balıkçılıktan sorumlu bakanları ülkelere ve balık türlerine göre 2005 kotalarını belirlemek için Brüksel'de bir araya geldi. Öğle saatlerinde başladı toplantı, ertesi sabah 05.00'te bitebildi. Çünkü Komisyon'un önerilerini okuyan, koltuğuna raptiye konulmuş gibi fırlıyordu: Denizlerin bir bölümü ava kapatılacak, kotalar 2004'e göre yüzde 80'e varan oranlarda azaltılacak, tekneler ayın 10 günü denize açılamayacak... Uzatmayalım; 25 bakanı uykusuz bırakan pazarlıklar sonucu AB Komisyonu kotaları biraz yükseltti (yine de geçen yıla göre yüzde 1030 daha az balık tutulacak), yasak bölgeleri daralttı, teknelerin bağlı kalacağı gün sayısını düşürdü. Ancak bir konuda geri adım atmadı: Her ülke tüm teknelerini denetleyip, balıkların boylarını, kabuklu ürünlerin de kalibrelerini tek tek tespit edecek . Ama bu kadarı bile balıkçıları çıldırtmaya yetti. Kimi "Komisyon çevrecilere kanıp ekmeğimizle oynuyor" diyor, kimi "Kotalar her yıl daha da düşürülüyor. Bu gidişle 5-10 yıl sonra denize çıkamayacağız" diye söyleniyor, kimi de "Balıkçılık ölüyor" diye feryat ediyor. AB'nin kolunun nerelere kadar uzandığını görün, ona göre kendinizi hazırlayın. Haydi rasgele. ..
|