| |
Verin topumu ben gidiyorum!..
Mahalle futbolunda bildiğiniz üzere top sahibi olmak çok önemli bir ayrıcalık sağlar sümüklü ergene. Sesi daha bir gür çıkar. İstediği kadar kapris yapar, istemezse golü saymaz, maç yapmaya fazlasıyla istekli olmasına rağmen istemiyormuş gibi davranıp yalvartır, canı istediğinde de "verin topumu gidiyorum" der. Kısacası, istatistiklere göre bir mahalledeki top sahibi sayısı ne kadar az ise, eğlence de o kadar azdır. Onun içindir ki "her mahalleye en az üç top sahibi" sloganıyla liberal bir bakış ve hareketin öncülüğünü yaptım seksenlerin başlarında. Bizim aile geniş. Binlerce kuzen falan var. Geniş aileleri olanlar bilir. Herkes bir büyüğünün giysilerini giyer, eskiten bir küçüğüne iteler. Besin zinciri gibi bir şeydir bu. Gelin buna giyim zinciri diyelim. Ben bu giyim zincirinin en altında olduğumdan yani bir adet plankton olarak mücadele verdiğimdenoyuncak, top gibi daha heyecan verici unsurlar bana yetişmezdi. Dolayısıyla her mahallede en az üç top sahibi yaratma tutkum uzun bir süre hayata geçmedi. Ta ki büyük kuzenlerimden biri bana üzerinde Pele yazan meşin bir top alana kadar. Bekâra karı boşamak kolaydır. Top sahibi olunca anladım işin zorluğunu. Bırakın kapris yapmayı, yalvartmayı, hava basmayı, bir topum olduğunu bile söyleyemedim aylarca. Kıyamadım. Eskir diye çok korktum. Ve sonunda dayanamayıp mahallelinin emrine sundum. Ama etrafını naylon torbaya sararak. Aman eskimesin! Naylon torbanın ömrü fazla uzun olmadı doğal olarak. Ve topuma her vurduklarında sanki ciğerimi dağladılar. Neyse ki çabuk aştım bu travmayı. Bir daha top sahibi olmadım. Son iki aydır sarılacivert bir top dikkatimi çekmekte. Dünya liglerini takip edenlerin de dikkatini çekmiştir. Bildiğiniz üzere Nike'ın tasarladığı bir top bu. Amacı topun görünürlüğünü artırmak, altın ıska sendromuna bir son vermek. Futbol alemi Hi-Vis adı verilen bu topu benimsemiş gibi gözüküyor. Test etmem için Nike bu toptan göndermiş bana. Tabii ki yanlış adam olduğumu bilmiyorlar. Yani Sabah'tan Real Madrid'e transfer olacak kapasitede biri değilim. Zaten şu anda topun görünürlüğünden çok topa vurma kabiliyetim üzerinde duruyorum. On yıldır meşin yuvarlağa değmedim bile. Hadi diyelim ki düzenli halı saha maçları yapıyorum. Bu durumda da topu kolay kolay tedavüle sürmezdim. Tamam naylon poşet bu yaşta biraz itici olur ve böyle bir şey zaten yapmam ama birilerinin ona vurma fikrine hâlâ, bu yaşta bile dayanamıyorum. Önümüz kış. Üç, dört ay evde halı üzerinde hafif şiddette duvarla paslaşma seansları yaparım. Bahara kim öle kim kala. Bazı şeylerin değişmemesi iyi mi kötü mü bilmiyorum.
|