Hükümetin üç önceliği...
Avrupa Birliği Zirvesi'nin ardından, hükümetin yakın gelecekte önünde şu üç öncelikli konu duruyor.
IRAK-ABD VE SURİYE Daha on yıl öncesine bakıldığında Türkiye ile Suriye'nin serbest ticaret anlaşması imzalaması, hayalin de ötesinde bir durumdu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bugünkü gezisiyle bir zamanlar hayal dahi edilmeyen ticari ilişkinin ilk adımı da atılacak. Gezi her ne kadar ikili ilişkilerin geliştirilmesine dönük gibi görünse de, ana maddesi Irak'taki çatışmalar ve bir ay sonra yapılacak seçimler... Türkiye, Irak'ta seçimlerin adil ve bütün tarafların katılımı ile gerçekleşmesi, özellikle de Türkmenler'in seçimlere tam anlamıyla katılımının önüne engel çıkarılmaması konusundaki kararlılığını sürdürüyor. Bu konuda Suriye ile de işbirliği olanağı arıyor. Irak komşularını bir arada tutarak ABD'nin işini rahatlatan Türkiye, uluslararası toplantıyı Mısır'a kaptırmış olsa dahi, bölgedeki etkin belirleyici rolünü yürütüyor. Erdoğan'ın Suriye gezisi, ABD'den ve Irak geçici yönetiminden son dönemde fazlaca gelen "Şam, Irak'taki teröristlere destek oluyor. Musul'daki olayların gerisinde Suriye var" yakınmasıyla ortaya çıkan gerginliğin giderilmesi açısından da önem taşıyor. Erdoğan'ın gezisinde bu konuda bir mesafe alınması, ABD ile Felluce ve ekümenlik olayıyla ortaya çıkan gerginliğin bıraktığı tortunun tamamen silinmesine aracılık edeceği görülüyor. Nitekim, Erdoğan ile ABD Başkanı Bush arasında dün yapılan telefon görüşmesinde AB zirvesinden alınan sonucun yanı sıra, Irak konusunda atılması gereken adımlar da gündeme geliyor . Görüşme, ikili ilişkilerin tekrar rayına girdiğinin bir teyidi olarak gösteriliyor.
DENKTAŞ: İKİ DEVLET Hükümetin ABD ile ilişkilerinin bu noktaya gelmesi AB sürecinde Türkiye'nin karşısına her aşamada çıkacak Kıbrıs sorununun çözümü açısından da önem kazanıyor. Nitekim, dün sohbet ettiğimiz KKTC Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş da çözümün ancak ABD, AB ülkeleri ve BM desteği ile sağlanabileceğine işaret etti. "Tek başımıza bu işi çözemeyiz" diyen Denktaş, çözüm formülünü şöyle ortaya koydu: "İki devleti bir şekilde anlaştırarak iki tarafta egemenliği paylaştırmak ve AB içinde yeniden paylaşımına olanak sağlamak. Eskiden 'iki devlete dayalı çözüm modeli' derdik. Bugün çözüm bu şekilde olabilir. Sorunun çözüm yeri de AB değil, BM şemsiyesidir." Denktaş, Ada'da uluslararası temsiliyetin federasyon veya konfederasyon şeklinde olabileceğini de vurguladı. Denktaş, Annan Planı'na hayatiyet kazandırmanın yeni referandumlara yol açacağını, bunun da "çözümsüzlüğü" süratlendireceğini de kayda geçirdi. Serdar Denktaş'a göre, Türkiye'de hükümet 3 Ekim 2005'e kadar Rumlar'a taviz vermeyen bir yaklaşımla yoluna devam ettiği takdirde bir sonuç alınabilir. Çözüm arayışı için girişimler yapılsa da KKTC'de 20 Şubat'taki genel ve nisandaki Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası sürecin hızlanacağı görülüyor. Seçimler sonrası KKTC'de başkanlık sistemine geçiş için yeni bir sürecin başlama olasılığı da yüksek. Dolayısıyla, Türkiye Kıbrıs'ı, Kıbrıs Ankara'yı bekliyor.
28 ARALIK'TAN SONRA KABİNE Erdoğan'ın bu süreçte önünde bir de kabine değişikliği duruyor. Kabine değişikliğine ilişkin sürecin başlaması için ön görülen tarih, bütçe görüşmelerinin tamamlanacağı 28 Aralık olarak gösteriliyor. Değişikliğin sadece kabine ile sınırlı kalmayıp, Başkanlık Divanı'nı da kapsamına alacağına olan inanç AKP'de oldukça güçlü. AKP Genel Başkan Vekili Mir Mehmet Dengir Fırat da değişim olasılığını kabul edenlerden. Kabine ve parti yönetiminde değişimin kaç koltukla sınırlı kalacağı konusunda Fırat bir fikir yürütme niyetinde değil. "Görevi veren Başbakan, bunu geri alma yetkisine de sahiptir. Bize sormadan yapma yetkisi de kendisindedir" görüşünü taşıyor. Ancak, son günlerde Başbakan bir noktadan diğerine giderken arkasından takip eden lacivertleri çekmiş milletvekili sayısındaki yoğunluğa bakılırsa, AKP'de bakanlık bekleyenlerin sayısı oldukça fazla...
|