Ekonominin havası 17 Aralık'ı beklemeden dönüyor mu?
Geçen hafta açıklanan ekim ayı sanayi üretimi yüzde 1.5 düzeyine indi. Yılın üçüncü çeyreğine ilişkin istihdam verileri işsizliğin azalmadığını gösterdi. Büyüme verileri de yılın üçüncü çeyreğinde GSMH artışının yüzde 4.7'ye indiğini ortaya koydu.
Sanayinin durumu Yılın ilk çeyreğinde yüzde 12.4, ikinci çeyreğinde yüzde 14.4'lük büyümenin sert bir fren yaparak üçüncü çeyrekte yüzde 4.7'ye düşmesi, dördüncü çeyrekten umutlu olmayı güçleştiriyor. Sanayi üretimindeki düşüş, büyümedeki inişin sürdüğüne işaret. Kaldı ki, geçen hafta açıklanan Merkez Bankası İktisadi Yönelim Anketi, Reel Kesim Güven Endeksi'nin son bir yılın en düşük düzeyine indiğini gösteriyor. 500 civarında sanayi kuruluşundan alınan bilgiye göre, Endeks'i kasım ayında 4 puan gibi sert bir düşüşle 104 seviyesine indiren, iç pazarın daralması ve genel gidişatta olumsuz beklentilerin ortaya çıkmasıydı.
2.5 yıl süren büyüme Büyüme düşüşünü sürdürecekse, ekonominin 2001 krizi sonrası toparlanması, 1994 sonrasını yakalayamayacak. Yukarıdaki tablodan görülebildiği gibi, çeyrekler itibariyle GSMH artışları, 1994 sonrasında tam 3.5 yıl devam etmiş. Buna karşılık 2004'ün son çeyreğini yüksek büyümenin sonu olarak kabul edersek, 2001 sonrası toparlanma 10 çeyrekle sonlanacak. Bu da, 2.5 yıllık bir dönemi işaret ediyor. Daha küçük 1994 krizi daha büyük ekonomik toparlanmaya yol açarken, daha derin ve büyük olan 2001 krizinin toparlanması güdük kalacak.
Düşük enflasyon etkisi Bunda şüphesiz enflasyonla mücadelenin büyük payı var. Çünkü ekonominin 1990'lı yıllardan en önemli farkı burada. O zaman yüksek kronik enflasyon devam etmiş, IMF ile yapılan program 1995'in üçüncü çeyreğinde yarıda bırakılmıştı. 2001 sonrasında ise enflasyonu da tek haneli rakamlara indirdik. Ama yüksek reel faizler karşısında reel ücretlerin artmaması, yeni istihdam yaratılamaması, iç tüketim artışını sınırladı. Yani özel sektör tüketimini enflasyonla mücadele çerçevesinde kontrol altına aldık. Gecikmiş talep doyunca büyüme hızı ivme kaybetti. Yine ekonominin ana sektörlerinden biri olan inşaat sektörünün büyümeye katkısı aradan geçen zaman içinde eksiye döndü.
Kamu kemer sıkıyor Aradan geçen zamanda Türkiye ekonomisi daha da borçlu hale geldi. Net kamu borcunun milli gelire oranı 1994-998 döneminde yüzde 41-45 ile makul düzeylerde iken, 2001 sonrasında yüzde 92'den yüzde 68'e indi. Yani borçlanan bir ekonomiden borç ödeyen bir ekonomiye geçtik. Kamu borcunu düşürmek için yüzde 6.5 faiz dışı fazla verme zorunluluğu kamu harcamalarını kıstı. Kamunun büyümeye katkısı eksiye dönüştü. Bunda da IMF ile uygulanan programın etkisi büyük. Özel tüketim sınırlı, kamu tüketimi de eksi olunca, 2001 krizi sonrası ekonominin toparlanması 1994 sonrasının gerisinde kalabiliyor. Son veriler de, kriz sırasında geciktirilmiş talebin doygunluğa ulaştığını gösteriyor.
Pembe bulutlar karardı Sanayi üretimindeki keskin düşüş, reel kesiminin güveninin azalması ve genel gidişi olumsuz görmeye başlaması, büyümenin frene basmasıyla birleşince ekonomideki pembe bulutlar kararır gibi oldu. Reel kesimdeki hava 17 Aralık'taki AB'nin tarihi kararını beklemeden birden bire dönüverdi. İşte böyle bir hava değişiminin ardından AB'nin Türkiye hakkında vereceği müzakere kararı, kısa vadede daha da etkili olmaya aday.
Sonuç "Hayat daima düzde gitmez; ara sıra çıkılır, çoğu kez de inilir" Chateubriand
|