| |
|
|
Devleti Ali Sami Yen'de bitirdiler!..
Devleti el birliği ile bir daha bitirdiler.. Türkiye Futbol Federasyonu.. Ki bizzat Başkan Levent Bıçakçı ordaydı.. Güvenlik güçleri.. Vali, tahmin ettiğimiz sebeblerle gelmemişti ama, Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah 4500 polisi ile ordaydı.. Galatasaray kulübü.. Başkan Özhan Canaydın ve yönetim ordaydı.. Ama devlet yoktu.. Devlet acizdi.. Devlet bitmişti.. Tribünlerde devlet değil çeteler vardı.. Çeteler bu ülkede devlet yasağının üç gün bile sürmediğini bir daha kanıtladılar.. "Palavralara inanmayın.. Tribünler devletin değil, bizimdir" diye bas bas bağırdılar. Devlet sustu.. Onlar egemen oldular. Devletin gözü önünde..
Vali Muammer Güler toplantı üstüne toplantı yapar, alınan kararları açıklarken, Levent Bıçakçı yanındaydı. Celalettin Cerrah yanındaydı. Özhan Canaydın yanındaydı.. Valinin tüm sözleri tribün çeteleri tarafından ayaklar altına alınırken, televizyon görüntülerinde gene ayni adamlar vardı. Devletin yüzünün nasıl karardığını seyrediyorlardı. Galatasaray kulübü gene açıktan bilet dağıtmış ya da çeteleri kapılardan içeri sızdırmıştı. Oturmaya ayrılan her yer dolu iken, merdivenlerin ve kapı girişlerinin tıklım tıklım olması başka nasıl izah edilirdi. Bu fazla adamlar uzaylı gibi gökten ışınlanmamışlardı ya.. Eğitimsiz, bilgisiz, orada niçin bulunduğundan habersiz polis bu rezaleti sadece seyretti. Ateş yakarak etrafında ısınıyor ve maçı bekliyorlardı o kadar.. Onlara görevleri anlatılmamıştı. Oysa o kadar kolay, o kadar basitti ki her şey.. Herkes oturtulacak.. Ayakta kalanlara bilet kontrolü yapılacaktı. Ya biletsizdi ayakta kalan, ya da yeri gasp edilmiş. Biletsizse onu, gasp edilmişse gaspçıyı dışarıya, seyyar karakola alacak (Polisin seyyar karakolları var. İçinde her şeyi olan minibüsler. Gördüm.) ve maça nasıl girdiğini sorgulayacaktı. Ama polis tribündeki seyircinin oturması gerektiğinden dahi habersizdi. FIFA niçin oturma yerini ısrarla istiyor, niçin oturma yeri olmayan stadlarda maçlarını oynatmıyordu, İstanbul polisi ondan dahi habersizdi. Oturma, çeteleşmenin önünü kesmenin tek yoluydu. Oysa tribün görüntüleri, en öndeki duvarın üzerinde ayakta yan yana dizilmiş çete görüntüleri ile doluydu. Onlar en önde ayakta olunca, arkadakiler sahayı görmek için zorunlu olarak ayağa kalkıyorlardı. Ve polis merdiven aralarında, aciz, zavallı, çaresiz görüntülerle dolaşıyordu. Çocukların zerre kabahati yoktu. Çünkü amirleri onları stada gönderirken, nelere dikkat etmeleri, neleri nasıl yapmaları gerektiğini söylememişlerdi. Emir kulu polislere, sadece amirlerinden emir beklemeleri söylenmişti. Hiç gelmeyecek emri beklemeleri. İstanbul Valisi, benim seyrettiğim en az üç kere "Federasyon karar aldı. Merdivenler boşalmadıkça maç başlamayacak" demişti. Maçtan sonra Aziz Yıldırım açıkladı. Merdivenler boşalmadığı halde hakeme maçı başlatması uyarısı, bizzat Federasyon Başkanı Levent Bıçakçı'dan gitmişti. Bıçakçı hem kendi aldığı kararı üç paralık etmiş, hem de Vali'ye tüm açıklamalarını yutturmuştu. Pazar günü Ali Sami Yen'de devlet yoktu. Çeteler vardı.
Bir devleti küçük düşürmek, iki paralık etmek istiyorsanız.. 1.Uygulamayacağınız kararlar alın. 2.Aldığınızın kararların çiğnenmesine seyirci kaldığınızı dünyaya gösterin. Pazar gecesi alınan kararın altında imzası olan tüm sorumlular Ali Sami Yen'de idi. Bu kararları uygulatacak 4500 polis ve kulübün özel güvenlikçileri ordaydı. Buna rağmen çeteler stada sızdılar. Çeteler tribüne egemen oldular. Çeteler milletin yerini gasp edip, bütün maçı ayakta seyrettirdiler. Çeteler durmadan küfürler ettiler. Ellerine geçeni sahaya attılar. Çeteler, İstanbul'un ilk kritik maçında kontrolün devlette değil, kendilerinde olduğunu 70 milyona gösterdiler. Çeteler kazandı. Devlet kaybetti. Bundan sonra devletin inandırıcı, devletin güvenilir olmasını beklemeyin. Maça giderken, devlete değil, çetelerin keyfine emanet olduğunuzu bilin. En iyisi.. Siz gene maça gitmeyin.. Hayatınız kararabilir.. Çünkü gördünüz.. Bizde devlet bu kadar!.. Palavrası çok.. Eylemi yok!..
|