| |
Tecrübe konuşuyor
Deniz Baykal, hükümete açık açık destek veriyor... Bu yüzden karşılaşacağı eleştirilerden de çekinmiyor... Yüksek sesle "hükümeti yalnız bırakamam" diyor. Zira konu "AB." Türkiye'nin "modernleşme projesi."
Zaman tünelinden bir anıyı, Deniz beye hatırlattık. Dönem "Demokrat Parti-Cumhuriyet Halk Partisi gerginliğinin" tırmandığı günler. Başbakan Adnan Menderes, Kıbrıs görüşmeleri için Londra'ya gitmek üzere. (Menderes'in uçağı o seyahatte kaza geçirmişti.) Muhalefet lideri İsmet İnönü, Başbakan'a bir mesaj gönderir: - Sayın Başbakan Londra'da oldukları süre içinde, kendisi ve hükümeti hakkında en küçük eleştirimiz olmayacaktır... Bu önemli devlet görevini yerine getirirken, ona desteğimiz tamdır.
Ne Tayyip bey "bir Adnan Menderes." Ne Deniz bey "bir İsmet İnönü." "Olaydaki tek benzerlik" bugün birinin Başbakan, diğerinin muhalefet lideri oluşu. Ve tabii "17 Aralık gibi kritik bir tarihin giderek yakınlaşması."
Deniz Baykal: - Anlattığınız tarihi olayı çok iyi biliyorum... 17 Aralık yaklaşırken çizgimiz, hükümete en büyük destektir... Bugün hükümete yönelik suçlamaların peşinde olamayız... Konu AB olunca, hükümeti yalnız bırakmak bir yana, hükümetin önünde koşarız... Parti hesabı, oy hesabı yapmayız.
Deniz bey "hükümet çevrelerinde" şöyle bir hava gözlemiş: "17 Aralık'ta ne verirlerse idare edelim... Verdikleriyle yetinelim." Baykal şimdi "hükümetin elini güçlendirmek" istiyor: - Tam üyelik dışında bir şeye razı olmasınlar... Ucu açık bir müzakere sürecini kabul etmesinler... Bizim muhalefet olarak buna tepki gösterdiğimizi söylesinler... Bizim tavrımızdan yararlansınlar... Biz, Türkiye'nin Avrupa yolculuğunda engel çıkaran Avrupa'yı eleştirerek, hükümeti rahatlatmak için ne gerekirse yaparız... Yapıyoruz da.
- Deniz bey bu tavrınızı Tayyip beye söylediniz mi? - Elbette... Açıktan söylüyorum, gereken mesajları veriyorum... Tayyip beyin AB konusundaki mücadelesi iyi fakat kararlılık sergilemekteki tavrında tedirginlik var... Bunu hızla atması lazım.
Deniz Baykal, Başbakan'a "yakın siyasi tarihe dair bir anı" anlatmış. Sene 1997. Lüksemburg Zirvesi'nden "Türkiye'yi tatmin etmeyen bir sonuç" çıkmıştı. Başbakan Mesut Yılmaz "AB'nin tavrını" ağır biçimde eleştirmişti. Ve Türkiye AB ile ilişkileri "askıya almıştı." İki yıl sonra, 1999'da "AB geri adım attı." Türkiye'nin "gönlünü aldı." Helsinki Zirvesi'nden "Türkiye'yi tatmin eden" bir sonuç çıktı. Deniz Baykal: - Sayın Başbakan'a bunu hatırlattım... Mesut bey bizim siyasi rakibimizdi... Ama o zaman gösterdiği tepki yerindeydi, izlediği politika doğruydu... Bugün de Tayyip bey bizim siyasi rakibimiz... Mesut beyin gösterdiği kararlılığı göstermesi lazım... Kendisine söyledim... Bugünden bu tavrı sergilesin ki, Avrupa'yı bazı konularda katılığından vazgeçirebilsin.
Deniz bey, elinden gelse bu iktidarı "bir kaşık suda boğar." Ama dün bize, "iktidarı zayıf düşürmek ve onun altını oymak gibi bir şey aklımın ucundan geçmez... Zira 17 Aralık için gün sayıyoruz... Gün, hükümete destek verme günü" diye konuştu. Eee, ne de olsa "Meclis'teki siyasetçilerin en eskisi." "En tecrübelisi."
|