| |
Dikkat; ateş bacayı sarıyor
İstanbul'un en büyük ve en zengin ilçelerinden Bakırköy'de 10 gün önce bir kampanya başlatıldı. CHP'li Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen'in de açıkça desteklediği kampanyada, ilçe sınırları içindeki tüm tinerci çocukların bir yerde tecrit edilmesi ve 2 yıllık programla topluma kazandırılmaları isteniyor. Erzen destek vermekle kalmadı, "yer"i de buldu: Yassıada! İnsan hakları örgütleri, sosyologlar, çocuk hakları savunucuları kıyameti koparıyorlar ama toplanan imza şimdiden 5 bini aştığına göre, Bakırköylüler bu "çözüm"ü uygun buluyor. İddia ediyoruz, sadece Bakırköy'de değil, İstanbul'un hangi varlıklı ilçesinde yapılsa, aynı "ilgi" ile karşılaşır. Çünkü Erzen'in dediği gibi, "Halk korkusundan evlerinde tecrit oldu", özellikle geceleri sokağa çıkmak cesaret sınavı haline geldi. Büyük kentlerde yaşayanlar bu sorunla 15-20 yıl önce kırmızı ışıkta arabalarının camını silen çocuklarla tanıştı. Topu topu birkaç yüz kişiydiler. Şimdi sayılarının kaça ulaştığı bile bilinmiyor.
Toplumsal kâbus Erzen sadece Bakırköy'de 2300 sokak çocuğu olduğunu söylüyor. İlgili Devlet Bakanı Güldal Akşit, Türkiye'deki sokak çocuklarına ilişkin veri bulunmadığını, "Çeşitli kurumların geçen yıl ancak 23 bin 872 çocuğa ulaşabildiğini" ama acil çözümler üretilmezse, yalnızca İstanbul'da bu sayının 625 bine çıkabileceğini belirtiyor.. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, "Bizim kentimizde 12 bini aşkın sokak çocuğu var. Batı'ya hergün çocuk suçlu ihraç ediyoruz" diyor. Önümüzdeki dehşet tablosunu daha iyi görebilmek için CHP'li Cevdet Selvi'nin Meclis'te sıraladığı rakamlardan da birkaçını aktaralım: "Araştırmacıların derlediği bilgilere göre, 28 bin civarında tiner, bali gibi maddelerin bağımlısı çocuk var. Bunların 6 bini suça karıştı veya cezaevinde yattı. Önlem alınmazsa sayının 5 yıl sonra 200 bine yaklaşacağı tahmin ediliyor..." Kısacası o çocuklar sokaklardaki tehlikeyle baş başa bırakılmalarının bedelini topluma ağır ödettiler: Sokakların tehlikesi olup çıktılar. Bazı sivil toplum örgütleri ve belediyeler "rehabilitasyon merkezleri" ile çocukları da, sokakları da kurtarmaya çalıştı. Ama ipin ucu çoktan bu tehlikeyi rant kaynağına dönüştürmek isteyen suç örgütlerine geçmişti bile: Onları korkutma aracına, suç makinesine dönüştürdüler. Bazıları da bir "patron"a çalışmak yerine kendi örgütlerini kurdular. Aslında sorunun nedeni belli: Yoksulluk, işsizlik ve terör yıllarıyla başlayan Batı'ya yoğun göç. Çözüm de biliniyor: İş ve aş sağlamak, eğitmek, gelir adaletsizliğini düzeltmek, köye dönüş imkânlarını yaratmak... İyi ama bunları gerçekleştirecek kaynağı ya da sihirli değneği nereden bulacağız?
Kurtarın o çocukları Bugüne kadar bu soruya gerçekçi yanıt bulan çıkmadı. Dileriz iktidar ve muhalefetin ortak girişimiyle kurulan TBMM Sokak Çocukları Komisyonu bulur. Yoksa bugün Bakırköy'de başlayan hareket, yarın İstanbul'un tümüne yayılır. Ertesi gün Ankara'ya, İzmir'e... Korkuyoruz; çünkü ondan bir adım sonrasının ne olduğunu görebiliyoruz. Önümüzde Brezilya örneği var. Orada 1980'lerin ortasında sokak çocuklarının kurduğu çeteler geceleri dehşet saçmaya başlayınca, halk örgütlenip "av" başlattı. Gruplar halinde sokaklarda dolaşıyor, ele geçirdikleri çocukları öldürüyorlardı. Sokaklardan binlerce çocuk cesedi toplandı. Korkmakta haksız mıyız?
|