 |  |
Bartholomeos ve Alexis
Zaman zaman alevlenen "ekümenlik" tartışması bu kez Türk-ABD ilişkilerindeki gerginlikle çakışınca, "kriz" boyutlarına taşınıverdi. ABD Büyükelçiliği'nde bugün verilecek bir resepsiyona Fener Rum Patriği I. Bartholomeos'un "Ekümenik" sıfatıyla çağırılması Ankara'yı ayağa kaldırdı; Başbakanlık acil bir genelgeyle bürokrasiden kimsenin davete gitmemesini istedi. "Ekümenlik" genel kabul gören anlamıyla, "Evrensellik" demek. Türk kamuoyu bunu "Dünyadaki 320 milyon Ortodoks Hıristiyan'ın ruhani liderliği" diye yorumluyor. Aslında konunun kökleri modern çağların alacakaranlığına kadar gidiyor. İmparator Theodose 395'te İstanbul'u Roma İmparatorluğu'nun başkenti yaptı. Yani çağın kavramlarına göre, "Evrensel" (Ekümenik) imparatorluğun merkezi. 451 yılında Kadıköy'de toplanan 4'üncü Konsil (Patrik ve metropolitlerden oluşan kurul) İstanbul'un bu konumunu onayladı. 5'inci yüzyılın sonunda Batı'daki "Ekümenik İmparatorluk" olan Batı Roma İmparatorluğu tarihe karışınca İstanbul Patrikliği kendini "Ekümenik Patrik" ilan etti. Bu, "Pentarşi" diye tanımlanan beş patrikliğin (Roma, İstanbul, İskenderiye, Antakya ve Kudüs) birliğini simgeliyor, Kilise'nin bütünlüğünün bekçiliği görevini veriyordu.
Osmanlı'nın tercihi 1453'te İstanbul'u fetheden Osmanlı, Ekümenik Patrik'e yeni bir statü verdi: Etnark. Anlamı: "Ortodoks milletinin lideri". Bu, patriğin gücü ve nüfuzunun daha da genişletilmesi oluyordu; çünkü ruhani liderliğinin yanı sıra bir de siyasal önderlik ekleniyordu. Doğal; zira özellikle o çağdaki İslami anlayışa göre, din ve dünya işleri birbirinden ayrılamazdı. Uzatmayalım; daha sonraki yüzyıllarda Rus İmparatorluğu'nun doğması, Osmanlı'dan kopan Balkanlar'da birçok Ortodoks devleti kurulması, patriğin, "Ortodoks milletinin lideri" sıfatını ortadan kaldırdı. Lozan Antlaşması'yla da Türk hükümetinin denetiminde bir statüye indirgendi. Peki Türkiye, Patriğin "ekümenik" sıfatını kullanmasına neden karşı çıkıyor? Çünkü, Fener Patrikliği'nin sadece "Türkiye'deki Rum azınlığın dini temsilciliği" olduğu savunuluyor. Dayanak olarak da Lozan Antlaşması gösteriliyor. Ve deniyor ki, "Lozan bir kez delinirse arkası gelmez..." Oysa antlaşmada patriklikle ilgili hiçbir madde yok.
Vatikan korkusu Daha önemli bir gerekçe, "Fener Patriği'nin ekümenliği kabul edilirse, İstanbul tüm Ortodoksluğun merkezi haline gelir, ikinci Vatikan olur..." Acaba öyle mi? Ortodoks dünyasındaki tablo şöyle: Ukrayna Kilisesi, İstanbul'un otoritesini kabul etmiyor. Bulgaristan ve Sırbistan kiliseleri de bağımsız. I'inci Bartholomeos'un doğal etki alanı olması gereken Yunan Kilisesi, onu kesinlikle içişlerine karıştırmıyor. Hatta 4 yıl önce Simitis Hükümeti'nin yeni kimlik kartlarından din hanesinin kaldırılması kararına Yunan Kilisesi'nin başı Patrik Christodulos bayrak açıp, buna karşılık Bartholomeos destek verince ipler koptu. Bunu Kuzey Yunanistan'a üç metropolitin seçiminde Bartholomeos'un dışlanması izledi ve gerilim krize dönüştü. İki patrik 6 ay önce -gönülsüz- barıştılar. En önemlisini sona sakladık; Ortodokslar'ın en büyük grubunu oluşturan (140 milyon) Ruslar'ın dini lideri, Moskova Patriği 2'nci Alexis, Fener Patriği'ni muhatap bile almıyor. "Ne Ekümeniği" diyor onun için, "Bu sevdadan vazgeçip işine baksın..." Ortodokslar, 9'uncu yüzyıldakine benzer bir bölünmeden söz ediyorlar. Kısacası; I'inci Bartholomeos'un ekümenliği, El-Ezher rektörünün kendini halife ilan etmeye kalkması gibi bir şey. Bakalım bir gün bu korkuları aşabilecek miyiz?
|