| |
|
|
Merkezsağ birleşmeli ve güçlenmelidir
1960'larda Süleyman Demirel, 1980'lerde de Turgut Özal, bizim kamuoyunun kafasını allak bullak eden bir bardak sudaki fırtınalardan etkilenseydiler ve "Köprü Tuzağı" sloganından ürkselerdi, bugün İstanbul'da iki tane Boğaz köprüsü olmayacaktı. Bu tür kamuoyunu yanıltma kampanyaları merkezsağ politikacıları etkileseydi, ne otomotiv sanayii, ne çok kanallı televizyonlar bulunacaktı Türkiye'de. Otomotiv endüstrisi aslında "Montaj Sanayii" değil miydi? Televizyon da başlı başına bir döviz harcama tuzağıydı. Otoyollar da yapılmayacaktı, kamuya ait kıyı arazilerinde oteller ve tatil köyleri de kurulmayacaktı. Çünkü otoyollar da, Batı'nın otomotiv sanayiinin Türkler için kurduğu bir başka döviz harcama tuzağıydı. Türkiye'nin bir turizm ülkesi olması ise zaten imkansızdı. Kıyıların turizm yatırımlarına açılması ise bir " Kıyı Yağması"ndan başka şey değildi. Eğer merkezsağdaki politikacılar kökten devletçilere ve bürokrasiye işi bıraksalardı, Türk Parasını Koruma mevzuatı hala eskisi gibi kalacak ve döviz bir suç aleti gibi ele alınacaktı. Konvertibilite hayal bile edilemeyecekti. Çünkü onlara göre Türkiye'nin ihraç edecek malı yoktu ki. İhracatı zorlarsak, millet içeride yiyecek bulamazdı ve aç kalırdık. Döviz alım satımını serbest bıraktığınız zaman ise, herkes bankalara hücum edip TL'leri verir ve karşılığında döviz alırdı. Merkez Bankası döviz rezervleri de sıfırı tüketirdi. Bu tartışma konularını unuttunuz mu? Türkiye siyasetinde, oldum olası temelden birbirlerine farklı iki eğilimin çelişkisi üzerinde gelişiyor toplumsal kalkınma ve ekonomi. Birinci görüşün sahipleri, her dikilen gökdelene " Ülke zenginleşiyor, gelişiyor" diye bakar. Diğeri ise her dikilen gökdeleni nasıl yıkacağını tasarlar. Merkezsol, Türkiye'nin ihracatçı bir ülke olabileceğine asla inanmamıştır.Yıllarca sadece, Almanya'daki işçilerimizin gönderdikleri dövizlere bu şekilde bel bağlanmıştır. Çok uzak geçmişi bırakın. 1995'te "Gümrük Birliği"ne girilirken kopan fırtınaları unuttunuz mu? Şimdi AB ülkelerine sanayi ürünleri satıp, ihracat rekorları kıran firmaların sözcüleri, o zaman "Gümrük Birliği bizi bitirir" diye feryat etmiyorlar mıydı? Sanırım benim içimdeki inanç, yaşanan bunca deneyin sonunda Türk halkının büyük çoğunluğunun da ortak inancı. Türkiye iyi yönetilirse, eskisi gibi ideolojik kamplaşmalar ve akkara türü inatlaşmalar siyasetin gereği diye sunulmazsa, bu ülke dünyanın en gelişmiş ekonomileri ile rekabet edecek kapasiteye sahiptir. Bunun için de merkezsağda mutlaka güçlü partiler bulunmalıdır. Bir başka deyişle olay, sadece AK Parti'ye bırakılamayacak kadar önemlidir. DYP ve ANAP gibi merkezsağın önemli ama şimdi pek güçlü olmayan iki partisi, bugünden öteye, AK Parti iktidarı sonrası döneme hazır olmak için birleşme ve kadrolaşma çalışmalarını ciddiye almalıdır. Elbet merkezsolda da güçlenme ve yenilenme çalışmaları olacak. Bugün CHP içindeki sancılar, bunun işaretidir. Ama Türk siyasetinin geleceğinde ve toplumun gelişerek AB halklarının refah düzeyine ulaşması yarışında lokomotif, merkezsağ olacaktır.
|