| |
Hacıhüsrev çocuklarına kıymayın efendiler!..
Hepiniz Allah'ın belasısınız. Siz gazeteciler de, şu polisler de hepiniz Allah'ın cezasısınız. Ne zaman ki bir olay olur burada bitersiniz. Onun dışında bir kere bile gelip uğramaz, hal nedir, durum nedir sormazsınız. Sorsalar, gitmeye korkarız; keserler orada adamı. Orası Hacıhüsrev çünkü dersiniz. Keserler tabii.. Hadi kesilip boğazlanmadan basın gidin buradan." Geçtiğimiz gece 4 kişinin sokak ortasında katledilmesinden sonra gittiğimiz Hacıhüsrev'den dönüşte söylenenler bunlar. Korkusuzca, ağzını doldura doldura konuşan bir Roman çocuğunun söylediği laflar. Kendi payıma gık etmedim, yürüyüp gittim. Başkasından da çıt çıkmadı zaten. Suskunluklarımızı ister korkumuza, ister diyecek laf verecek cevap veremeyişimize yorun.
Manzara ressamı!.. Şimdi biraz daha gerilere gidip alalım işi. Bir haber yapmıştık bu gazetede bir gün. "Çocuk mahkemelerinde yargılanan çocukların % 90'ı Hacıhüsrevli'ymiş" diye başlık atmıştık. Sonra da bir yetkili habere karşı çıkmış, "suçlu çocuk yoktur, suça itilen çocuk vardır" demişti. Ne güzel, ne manalı laf değil mi: "Suçlu çocuk yoktur. Suça itilen çocuk vardır!" İyi de kim iter, kim tepikler arkalarından? Naletin, lanetin, rezaletin, melanetin kol gezdiği suç coğrafyalarına, sözünü ettiğimiz o sıra dağları hangi "manzara ressamı" çiziktirir. İşin kolayına kaçalım mı? (Çünkü şehrin en büyük mülki amiri de dahil tüm resmi kent kollayıcıları öyle yapıyor.) Size şehrin bu adı konmamış, şekli oturmamış düşsel suç haritasında yer göstereyim mi onlar gibi? Parmağımı önce, Kasımpaşa Hacıhüsrev, sonra Tarlabaşı, arka Beyoğlu, Dolapdere, Sarıgöl, Tophane falan filan gibi aforoz edilmiş semtlere mıknatıslayayım mı? Yook!.. Kazın ayağı da öyle değil, dönen oynanan "ayak da." Peki ne? Ne olacak? Özelde bu kentin, genelde bu ülkenin çocukları kan kaybediyor. Bilerek ya da bilmeyerek. İsteyerek ya da sessizce seyrederek herkes bu oyuna katılmış oluyor. Yani kolektif, dev bir "suça itme" makinesinin en azından vida başıyız hepimiz. İri kıyım ve taammüden bu işi becerenler de yılanlar ve çıyanlar korosu olup, sübyanları sokmakta maharet sahibi olmuş...
Elleri ekmek tuta.. Bilinen hikâyedir. Töreler aile meclisini "infaz kararına" zorlar. Ve tetiği aile adına bir kişi çeker genellikle. Ama bir de bakarsın o tetikçi rüştünü ispatlamamış, ceza ehliyetinden yoksun bir sabi. Yaşı 12, 13, 14 filan. Ve elbette yatak yorganıyla değil töresiyle de "iç göçer" milyonlarca kişi on yıllar içinde. Ana caddelere bozkır raconları böylece aşılanır. Kentlikırsallı kavgasında kim galip gelirse gelsin yenilen (yutulan da denebilir) hep çocuklardır. " Valla beyim bizim köyümüzü yakmışlardır. O nedenle gelmişizdir bu böyük şehre. 12 çocuk var, iş yok. Saldım onları ki elleri ekmek tuta. Ben kendim de çalışırem sabah akşam seyyarcılıkta..."
Kız çocukları bile Teatral bir replik tadında olup, gerçek yaşamda çocukların ağzına biber gibi sürülen bu "açıklama", faillerden birinin ta kendisidir. Zebellah gibi adamların bile huy kapmadan, kuşku korku duymadan adımlayamadıkları sokaklar, dar sokaklar, ara arka sokaklarda, hap kadar çocuklar ve mesela da kız çocukları bile, nasıl olur da sabah kuşluklarına kadar mendil elde, çiçek kolda gezer, tozar, satar bir şeylerini?.. Salyangoz izi gibi yaldız yaldız iz bırakarak yürüdükleri o metre kareler, dayak, polis, taciz, gözaltı, kovalanma, aralarında kavga, yaralanma, öleyazma kırbaçlarıyla eve de, geleceğe de yalnız yürütmeye başlar onları. Artık arkalarında yaldız değil yalnız iz bırakırlar...
En üstteki kim? Hırsız Çingene karılarının sadece doğmuş büyüyen değil, daha doğmamış, karınlarında büyümekte olan çocuğu bile suça iştirak ettirmesi, pazarlara hamile cepçi hatunlar olarak icraata çıkmalarının sırrı muamma mıdır yani? Kim yaptırır onlara bunları peki? Yanıt basit: Öncelikle kocaları, ağabeyleri, babaları. Peki onlara kim yaptırır? Cevap basit: Hırsızlık, kapkaç, gasp çeteleri. Peki kimdir çeteler? Cevap basit: Daha büyük bir organizmanın soluk alıp verme (!) organları yaptırır. Nedir onlar peki? Cevap basit: Bölgede güya illegal hükümranlık süren ağa, bey, ağabey, abi, dayı, "baba" güruhu. Peki onların üstü kimdir, kimlerdir?..
Kim iter bunları peki? Haa!.. Orada biraz duralım. Bir es verelim. Cevap basit değil, zor biraz. Yani bilinmezlikten dolayı zor değil de, girift, komplike arapsaçı durumundan dolayı. Çünkü rant büyük. Çünkü bu rantı kimseye bedavaya yedirmezler. Arkada kocaman boylu, etiketli kodamanlar güruhu. İçinde politikacısından sanatçıya(!), bir kısım emniyetçiden adliyeciye. Ve ol rivayet ederler ki; mebzul işadamı, öğretmen ve gazeteciye kadar filan teşkilatın tamamıdır. Neyse daha fazla uzatmadan sorayım bir kez daha. Suça itilen çocuklar var da kim iter bunları. Hacıhüsrev böyle çözülmez bir muammaysa kim yaratır bu muammayı?..
|