| |
Murakıplar
Murakıplar meselesinde BDDK ile IMF arasında ciddi bir bilek güreşi devam ediyor. Son 4 yıl içinde sayısız defa murakıp konusunu yazmış ve artık neredeyse allerji hissetmeye başladığım halde, kafamdaki soruyu bir türlü atamıyorum. Önceki gün penceresine ateş edilen TMSF yetkilileri, masanın altından kafalarını kaldırıp bu yazıyı okurlarsa, memlekete bir yararımız dokunmuş olabilir. Bendeniz Türkiye'nin ne iç düşmanı ne de dış düşmanıyım. Ama murakıplar konusunda IMF ile aynı görüşteyim. Murakıplara karşı değilim, bütün Türk murakıplarının helal süt emmiş ya da emmemiş olduğunu düşünecek kadar enayi de değilim. Ama 4 yıldır cevabını kimsenin veremediği bir soruyu zihnimden sökemiyorum. 4 yılda insanoğlu fakülte bitirip meslek sahibi oluyor, bizse bir tek sorunun cevabını bulamıyoruz. O soru, şudur: Madem bu bankalar yeminli murakıpları, bankaları güzel güzel kontrol edip, güzel güzel raporlar yazıyorlardı, bu kadar banka niçin ve nasıl battı? Veya soruyu şu şekilde Türkçeleştirelim: Bizim mahallede, her sokakta, her gece iki bekçi volta atıyordu da, nasıl oldu da her gece bir ya da birkaç ev soyulmaya devam etti? Bana şimdi, hemşerim, hırsızın hiç mi suçu yok, demeyin... Ben başka bir noktayı açmaya çalışıyorum. Yasalar gereği murakıplar tarafından sürekli biçimde denetlenen bir bankanın, içinin boşaltılması ne fiziken ne de kimyasal olarak mümkün değildir. O sebeple de vatandaş, devletin bankacılık yapmasına izin verilen kuruluşlara güven duyar ve gider parasını yatırır. Yurttaş şöyle düşünür, "Filanca kuruluş bankacılık yapıyorsa denetlenmektedir, o halde ben de paramı oraya yatırabilirim." O zaman da gider bono alır, hazine kağıdı alır, repo yapar, fon alır, falan filan... Peki sonra ne olur? Bankaya şaak diye el konulur, yurttaşın paraları, kağıtları güme gider! Anladık ama sizce de bu işte bir terslik yok mu? Murakıplarımız neredeydiler, uyuyorlar mıydı? Bakınız, benim defalarca yazdığım gerçekler, hayat tarafından şimdi ispatlanıyor. İmar Bankası murakıpları 16 yıl içinde 56 adet rapor yazmışlar, fakat bu raporlar dikkate alınmamış. Daha 1988 yılında banka kaynaklarının yüzde 80'inin grup şirketlerine aktarıldığı yazılmış bu raporlarda Murakıplar, işlerini doğru yapıyorlardı ama siyasiler raporları sümen altı ediyordu derseniz, yine sorunun cevabını vermiş olmazsınız. Hangi murakıp raporlarının, hangi yönde yazıldığını, hangilerinin dikkate alındığını, hangilerinin alınmadığını nereden bileceğiz o vakit? Netice itibariyle bende şu düşünce oluştu... Türkiye'deki murakabe sistemi ve teftişçi zihniyet, Türkiye'yi Türkler'den koruma sakatlığı ile malüldür. Yasal ve dürüst kontrol gerekli elbette ama özellikle Ankara'nın yücelttiği teftiş fetişizmi, facia bir zihniyeti körüklüyor. Türkler hırsızdır, çalmadan duramazlar, herşeyi biz denetleyelim. İyi, peki denetleyin bakalım. 30 tane bankanın nasıl battığını da külahıma anlatırsınız, artık! Bir de bunun adalet boyutu var. Doğruluğu ve dürüstlüğü tartışılır bir sürü murakıp raporunun mahkemeler tarafından temel veri olarak kabul edilmesi, kambur üstüne kambur yaratmayacak mıdır? Bankacılık tablosuna baktıkça, sevgili yeminli murakıplarımızın kendilerini nasıl hissettiklerini çok merak etmekteyim, doğrusu TMSF'ye tavsiye ederim. Ellerindeki murakıp raporlarını pencerelere dizsinler, hiç olmazsa kurşun geçirmez, bir işe yaramış olurlar.
|