| |
|
|
G.O.R.A.'yı görmeden eleştirmek istiyorum..
Görmediğiniz filmi, tiyatro oyununu, doğrudan taraf olmadığınız anlaşmazlığı, izlemediğiniz resim sergisini, dinlemediğiniz konseri eleştirmek doğru olmasa bile, hem kolay, hem de keyiflidir. Ayıptır söylemesi, ben G.O.R.A. filmini izlemedim. Ama bu filmle ilgili çıkan bütün eleştirileri okuduğum için, bu film hakkında yazmaktan kendimi zor tutuyorum. Hatta bu filmi görenlerin kaçırdıklarını da, ben yakalayabilirim gibi bir duygu var içimde. Bazıları görmedikleri oyunları eleştirmek ve hatta bunları kötülemek konusunda benim kadar çekingen değil. Milliyet'in haberine göre AK Parti Samsun milletvekili Musa Uzunkaya, Devlet Tiyatroları'nda sahnelenen "Yeşil Gece " oyununu TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda yerden yere vurmuş. Uzunkaya "Ben bu oyunu izlemedim ama" diye başlayan konuşmasında, elinde bir gazetenin haberyorumunun fotokopisi ile, Kurtuluş Savaşı döneminin anlatıldığı "Yeşil Gece " adlı oyunda, din adamlarının Yunanlılar'la işbirliği içinde gösterilmesine tepki göstermiş... Uzunkaya, "Bu oyun ciddi bir gafletse özür dilenmeli yoksa başka bir niyet varsa gereği yapılmalı" demiş. "Ayrıca oyunda yalan yanlış Kuran okunuyormuş" diyen Uzunkaya, geçmişte müftülük yaptığını da hatırlatmış ve söz konusu oyunu izlemediğini de sözlerine eklemiş.. Kimbilir Yeşil Gece'yi, sahneye koyanlar da, oyuncular da, tiyatronun yöneticileri de, TBMM çatısı altında kendilerini hedef alan bu eleştiri hakkında ne düşünmüşlerdir? Oyunun (veya kitabın) yazarı Reşat Nuri Güntekin'in (18891956), bu eleştiriler hakkındaki düşüncesini anlamamız mümkün değil. Güntekin 193943 arasında milletvekilliği yapmıştı . "Çalıkuşu" nun (1922) yazarı Güntekin, 1928'de yazdığı bir "Yeşil Gece" den uyarlanan oyunun, bu oyunu görmeyen veya romanı okumayan bir milletvekili tarafından 21'inci yüzyılda yerden yere vurulacağını herhalde hayal bile edemezdi. Neyse.. Benim bugün değinmek istediğim konu, "Çalıkuşu "ndan, "Yeşil Gece" den başlayıp, Yakup Kadri'nin " Yaban" ına, " Ankara "sına uzanan ve 1940'lara dayanan toplumsal hayal kırıklıklarının ve ütopyaların bugüne yansımaları değil. Konu, görmeden, okumadan, bir yapıtı eleştirmek. Veya bir durumu sade kendi gözlüğünden görüp, kınamak, tepki göstermek. Böyle durumlar TBMM çatısı altında yer alınca daha fazla kırıcı oluyor. 1974'te, İsmail Cem TRT Genel Müdürü olunca, beni de TRT Haber Dairesi'nin başına getirmişti. O dönemde sağsol kavgası tırmandığı için ve Ecevit de Başbakan olduğu için, sağ kesimden bize karşı çok yoğun bir tepki başlamıştı. Bir gün, TBMM'nin basın locasında Genel Kurul görüşmelerini izliyordum. Kürsüye Hukuk Fakültesi'nden arkadaşım olan sağ görüşlü bir Demokratik Parti milletvekili çıktı. Beni parmağı ile işaret edip, "Polisin aradığı anarşistler TRT'de saklanıyor, bunlar aramıza giriyorlar" dedi. Meclis koridoruna çıkıp, bekledim onu. Gelince "Ayıp ve yalan değil mi bu söylediklerin" dedim. Güldü, sarılıp öptü beni ve "Yahu Barlas, Ankara'da böyle yapılıyor politika. Kusura bakma" dedi. Diyorum ki.. Madem AK Parti milletvekili tiyatroya meraklı ve bazı konularda hassas. Hiç olmazsa oyunu görüp konuşsa olmaz mıydı? Eski bir müftü olduğuna göre, Kuran'ı okumadan vaaz verenleri onaylar mı yani?
|