Hadi canım sen de!
ABD gerçekten bir demokrasi midir?" sorusuyla başlayan dünkü yazı, "Avrupa Birliği adayı bile olamayacak bir ABD var" diye bitiyordu. Bu soruların, "dünya gerçekleri" karşısında fazla bir önemi yok, biliyorum. Ama, temel insan hakları, demokrasinin kıymeti, adalet ilkeleri açısından içten bir biçimde titizleniyorsak, sormayıp da ne yapacağız! Bir bölümüyle zaten ABD liderliğinin hempası olarak hizaya girmiş, daha kuşkulu ve mesafeli olanları da bu güce her an biat edebilecek Avrupa Birliği kıyısında... Bir yandan o AB'nin "demokrasi kriterleri"ne uymak için çaba gösterdiği iddiasında olup diğer yandan o ABD'nin gücü karşısında efendi efendi müttefikleşen bir Türkiye'de yaşıyorsanız, soracaksınız. Bir taraftan "AB kriterleri" ile "demokratlık" oynayan siyasi, ekonomik bürokrasi, medya iktidarlarının ve sözcülerinin, diğer tarafta "ABD kriterleri" ile barışık, yapışık yaşayabilmesindeki ikiyüzlülüğü sorgulayacaksınız. Dünyaya, insanlığa, halklara, kültürlere karşı bu kadar küstah bir rejimin, "bilgi çağının en ileri toplumu"nun en azından çoğunluğunu bağnaz-cahil bir sermaye olarak kullanışına en azından öfkeleneceksiniz.
*** Şaibeli eyalet Florida'da seçimi izleyen yabancı gözlemcilerin tespiti şuydu: Kazakistan'da bile sandıklara daha kolay ulaşabiliyorduk. Elektronik oylama Venezüella'dan bile daha güvensizdi. Sistem, Gürcistan'da bile daha basitti. Mesele elbette "şekil şartları"ndan ibaret değil. İnsanların en sığ güdülerine hitap ederek kendini yeniden üreten bir "duyarsızlık, dayatma ve saldırganlık" rejimi söz konusu. Buna karşılık, serbest piyasayı da, küreselleşmeyi de, demokrasiyi de, özgürlükleri de o temsil ediyor ve kendi suretine hayran bir şekilde, dünyaya don biçiyor. Paranoyayla beslenen saldırganlıkla korkutan bir "demokrasi ve özgürlük şahikası". Askeri gücünden, teknolojisinden, finansal kabiliyetinden, ekonomimizi bir gecede batırabilecek sermayesinden, istihbaratından, ülkemizi karıştırmasından, silah satmamasından, mal almamasından korkmalıyız! Korkmalı ve karşısında hep sırıtmalı, bize her övgüsünde yılışmalı, Beyaz Saray'da bir randevu için takla atmalı, arkamızda diye böbürlenmeli, her türlü insan halimizi ve gururumuzu kolayca terk ederek "stratejik müttefik" yaftasını öpüp öpüp başımıza komalıyız.
*** En güzel filmleri de o yaptı, en vahşi darbeleri de. En iyi makineleri de o yaptı, en ölümcül bombaları da. En iyi müziği de o yaptı, en vahşi şirketleri de. Sevmeli ve korkmalıyız. Korkmalı ve her yere demokrasi taşıdığını varsaymalı, büyük Ortadoğu projelerine nefer yazılmalı, ihalelerden üç kuruş pay için ağzımız sulanmalı, kim nedir diye hiç düşünmeden, onun "terörist" dediği her direnişi de terör saymalıyız. Aman Ermeni tasarısı çıkmasın diye... Aman Kuzey Irak'ta Kürt devleti kurulmasın diye... Aman boru hattı geçsin diye... Aman sermayesi, IMF'si gücenmesin diye... Aman ordumuz yedek parçasız kalmasın diye... Aman liderlerimiz vize alsın, destek bulsun, çoluk çocuk orada okusun, Harvard, Yale diplomaları alsın da büyüsün diye... Tarihin bu en acımasız, en kaba, en hoyrat ikiyüzlülüğüne katlanmalıyız!
|