Bozuk para gibi harcanan hayatlara dair!
Artık her şey yerli yerine oturacak. Hayatlarımızın değeri ortaya çıkacak "yeni"den... Hayatlarımıza değer biçilecek "müşahhas" kriterlerle... Çoktandır unutmuştuk yaşadığımız ömrün kıymetini ölçmeyi... Şimdi mümkün olacak işte... Belki "yeni"den değerini bileceğiz geçip giden günlerin...
*** Bozuk paraların kıymetini bilin... Onları avucunuzun içinde tutun sımsıkı... Şıkırtılarını duyun parmaklarınızın ucunda. Sonra... Birden... Bir anlık dalgınlıkla açılan parmaklarınızın arasından düşüp... Yuvarlana yuvarlana uzaklaştığını seyredin çaresiz bakışlarla. Ve düşünün o anda: Bu kadar "ucuz" mudur yani kaybetmek; sahip olduğunuz değerleri dar bir zamanda?
*** Evet... Her şey bozuk paraların yitip gitmesiyle başladı. Ya da; önce bozuk paralar bozuldu. Bir zamanlar küçük deri cüzdanlarda "itina"yla saklanırlardı. Kazanmak için yoğun emek harcandığından; harcanırken de bin kere düşünülürlerdi. Önce bozuk paralar bozuldu. Yaşanan hayatların "bozuk para" gibi harcandığı günlerin de aynı dönemlere rastlaması tesadüf değildi asla... Ancak... Yine de bozuk paralar vardı hayatımızda... Ve onlar sayısız dersler anlatıyordu anlatana... Harcamaya engel olamasak da; hayatımızın bozuk para gibi harcandığının farkındaydık hiç değilse... Bir "ölçü"müz vardı yani... Ne zaman bozuk paralar kalktı tedavülden; biz de bilemedik ondan sonra, kaybettiğimiz şeylerin değerini... Üç lira mı, beş lira mı, milyon mu, milyar mı? Bilemedik değerini kaybettiklerimizin... Bilip de silkinemedik... Silkinip gelemedik bir türlü kendimize? "Hey, dur bakalım, bozuk para gibi harcıyorsun hayatını! Kendine gel!" diyemedik iç sesimizle içimizin en derinine! Sonra... Bir de baktık ki... Bir köşede harcamadan -yaşamadan- biriktirdiğimiz hayatlarımız, aşklarımız, sevdalarımız, maceralarımız; saklandıkları yerde yırtılıp paçavraya dönmüş kağıt paralar gibi işe yaramaz olmuş! Ne fayda! Eskiyip yıpranırken sesini duyamadık, ne fayda... Bozuk paraların sesi vardı hiç değilse isyanlara çağıran şıkırtılarda! Dönem aynı dönemdi; ne tesadüf! Bozuk paralardan kağıt banknotlara geçilen ve kağıt paralarda paralanan... Enflasyon; iktisadi bir hadise değil; her yeni doğan günün "şeamet" habercisiydi örselenen hayatlarımızda. Düşmanlıklar, nefretler ve sevgisizlikler ucuzlarken; dostluklar, sadakatlar ve aşklar ateş pahasıydı semt pazarlarında. Varamadık farkına!
*** Bir de "üç kuruş"luk adamların tarifinde zorlandık ki, en kötüsü oydu. Bir de "ciğeri beş para etmez adamları" tanıyamaz olduk ki en fenası buydu. Bozuk para gibi ses çıkaramadıklarından; arsızlığı biriktirip durdular cüzdanlarında... Adam belledik... Varamadık farkına... Bilemedik.
*** Velhasıl... Bu duyulan şıkırtılar hayra alamettir hayatımızda...
|