|
|
İmdat, adalet istiyorum!
"MİT, Yargı, Mafya" üçgeninin yargı köşesinde oturan Yargıtay Başkanı, her zaman olduğu gibi "yargı yıpratılmasın" gerekçesiyle ancak kamu vicdanında açılan yara gözetilmeden, kendi kurumu tarafından aklandı. SABAH'ın, 18 Ekim 2004'te manşetten verdiği habere göre bu üçgenin içindeyken yaptığı telefon görüşmeleri polis tarafından "izinsiz dinlendi" diye Başkan, İçişleri Bakanlığı'ndan 100 milyar lira tazminat isteyecekmiş... Bununla da yetinmeyip Yargıtay Genel Kurulu'nu toplayıp ayrıca kınama kararı çıkarılmasını da talep edecekmiş... Şimdi en az, bu yazıyı okuyup anlayabilecek kadar okuma yazması olanlarla birlikte, ellerimizi vicdanlarımıza koyarak düşünelim. Kim, kimi akladı? Yargıtay Başkanlar Kurulu, kendi başkanını... Başkan, "Ben bu üçgenin içinde değilim ve bu çerçevede telefon görüşmesi de yapmadım" demiyor. "Görüşme yaptım, ama bu telefonlar izinsiz dinlendi" diyor. "İzinsiz dinlenen telefonlar delil sayılamaz" kararını kim verdi? Kendisinin başkanlık ettiği kurul. Yargı'nın tepesindeki yolsuzluklar bir bir ortaya dökülürken Adalet Bakanı ne diyordu? "Her meslek grubu kendi hırsızını korursa, bir yere varamayız." Bundan dokuz yıl önce İstanbul Milli Eğitim Müdürü iken hiç ama hiçbir suçum olmadığı halde bir gazetenin baskısına boyun eğip hakkımda 72 günde hüküm kuran mahkemenin kararı, aynı baskı üzerine jet gibi, yani tam 70 günde Yargıtay'da onanınca, yüksek matematik formülleri kullanıp çözmeye çalıştığım yargı kararlarından artık hiçbir sonuç çıkaramıyorum. Tam 42 yıllık matematik öğretmeniyim. İlla bize bir sonuç bildir diyenlere, söylediğim sonuç şu: "Artık, ne beraat edenin haklılığına ne de hüküm giyenin suçluluğuna asla inanmıyorum. Ve imdat sirenini sonuna kadar çekip, adalet istiyorum!" NACİ AKAY / İstanbul eski Milli Eğitim Müdürü
|