| |
|
|
Prens Charles'la Pera House'da birlikteydik
Dün İstanbul'daki İngiliz Konsolosluğu'nun yeniden açılışı törenindeydik. Törenin en önemli konuğu da Veliaht Prens Charles'dı. Prens Charles çok yaşlanmış. Sanki annesi Kraliçe ile yaşıt gibi görünüyor. Onu izler ve konuşmasını dinlerken, "Acaba Kral olmayı hâlâ bekliyor mu" diye ister istemez düşünüyorsunuz. İnsan kaç yıl veliaht olarak kalır ki? Prens Charles'ın büyük ninesi Kraliçe Victoria, 1837'de 18 yaşındayken tahta çıkmış ve 1901'deki ölümüne kadar hüküm sürmüştü. Onun oğlu Prens Edward, 1841'de veliaht olarak doğdu. Annesi ölünce 1901'de tahta 7'nci Edward olarak çıktı ve 1910'da o da öldü. Yani Edward 40 yıl veliahtlık, 9 yıl da krallık yapmış. Prens Charles'ın annesi Elizabeth, 1926 doğumlu. Ama babası 1936'da kral olduğu için, o yıl veliaht ünvanını alabilmiş. 1952'de de tahta çıkıp Kraliçe olmuş. Demek Prens Charles'ın annesi sadece 17 yıl veliahtlık yapmış. Buna karşı 52 senedir tahtta. 1948 doğumlu olduğuna göre ve annesi de 1952'de tahta çıktığına göre, Prens Charles 52 yıllık bir veliaht. Hani gençler vardır.. Onlardan "İstikbali çok parlak bir delikanlı" diye söz edilir. Prens Charles'ın da istikbalinin çok parlak olduğu kesin. Ama bu istikbal, muhterem annesinin sağlığına bağlı. Kraliçe Elizabeth, Victoria'nın rekorunu egale ederse, Prens Charles 62 yaşında da bir veliaht olacak kalacak neticede. Prens Charles, konsolosluk binasının açılışında konuşurken, bazıları "İngilizcesi ne güzel" diye dinledi onu. Gerçekten de aksanı ve seçtiği kelimelerle tam bir "Queen's English"di Charles'ın İngilizcesi. Ama "King's English" değildi kesinlikle. İngiliz tahtının veliahtının İngilizcesini beğenenleri dinlerken, saflığı ile ün yapan eski bir devlet büyüğümüzü hatırladım. Bir Londra ziyaretinde, yanındaki Milli Eğitim Bakanı'nı azarlamış, -Bak bu Londra'da çocuklar bile İngilizce konuşuyor. Bizim eğitim sistemimizde bir yanlışlık var, demiş. O rahmetli devlet büyüğü, BBC'yi ziyaretinde de "Burası İngiliz TRT'si mi" diye sormuş görevlilere. Konsolosluk binasının açılış töreninde, binanın tarihine bol bol atıf yapıldı. İngilizler'in "Pera House" diye tanıdığı binanın yapımı, Kırım Savaşı devam ederken 1855'te tamamlanmış ve o zamanki Büyükelçi Sir Stratford Canning'in Noel Balosu'nda, Florence Nightingale de hazır bulunmuş. Ama Pera House'ın en önemli sakini bence arkeolog diplomat Henry Layard'dır tarihte. Layard önce sefaret katibi, sonra da büyükelçi olarak bulundu bu binada. İlk göreve geldiğinde (1847), Irak topraklarındaki kazıları ile daha önce Babil'i, Ninova'yı bulmuş, Nemrut'u dünyaya tanıtmıştı. İkinci gelişinde ise büyükelçiydi ve Kıbrıs'ın Osmanlı'dan İngiliz egemenliğine geçişi (1878) müzakerelerini o yürüttü. Layard'la ilgili okurken, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in "Rüşvet"le ilgili bir makalesine rastladım. Özetleyerek o bölümü aktarayım: -Olay 1878'de geçiyor. Osmanlı-Rus savaşı devam etmektedir. Sultan II. Abdülhamid, İstanbul'daki İngiliz Büyükelçiliği'nin 1. katibi Mr. Sandison'a çok değerli elmaslarla süslü bir enfiye kutusu hediye etmek istiyor. Mr. Sandison, büyükelçi Mr. Layard'a danışmadan hediyeyi alamayacağını beyan ederek huzurdan ayrılıyor. Konuyu Henry Layard'a açıyor ama o da bir karar veremiyor. Meseleyi resmi bir yazı ile Londra'daki Dışişleri Bakanı Lord Salisbury'ye bildiriyor. Lord Salisbury, Layard'a yazdığı cevabi yazıda selam kelamdan sonra şu ilginç cevabı veriyor: "It depands on service which is expected" (Public Record Office, F.O: 195 - 1169 no: 828) yani Mr. Sandison'un bu hediyeyi alıp almaması, Sultan Abdülhamid'in hangi beklentiye karşılık olarak bu hediyeyi verdiğine bağlıdır. Mr. Sandison söz konusu hediyeyi aldı mı almadı mı bunu bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var ki, o da İngiliz diplomasisinin gösterdiği bu hassasiyetin Şark'ta mevcut olmamasıdır.
|