kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
  » Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Kadının birinci zaafı annelik, ikincisi aşk
Kadının birinci zaafı annelik, ikincisi aşk
İmza günü 30 Ekim'de

Kadının birinci zaafı annelik, ikincisi aşk

'Ayşegül' adını verdiği serinin ikinci kitabında yönetici düzeyinde veya girişimci kadınlarla görüşerek 10 çalışan kadın profili çizen Seda Kaya Güler kadının önündeki en büyük engelin yine kendisi olduğunu söylüyor: Kadın iş hayatının erkeğe, ev hayatının ise kendisine ait olduğunu kabul ediyor.

Yaklaşık 20 yıl boyunca çeşitli gazete ve dergilerde sadece kadınlara yönelik çalışmalar yapan Seda Kaya Güler, gazeteciliğe ara verdiği dönemde kadınlardan yine çok uzak kalamadı. Yoğun geçen iş yaşamının ardından şimdilerde "Stressiz yazı yazmanın keyfini yaşıyorum" diyen Güler, geçtiğimiz yıl Epsilon Yayınevi'nden çıkardığı 'Aşk, Seks ve Kadınlara Dair' isimli kitabından sonra serinin ikinci kitabı 'İş, Aşk ve Kadınlara Dair' ile yine kadınlara rehberlik yapıyor. Her iki kitabı için yüzlerce kadınla görüşen deneyimli gazeteci, özellikle kadınların hala iş yaşamında söz sahibi olamamasını yine kadınlara bağlarken, "Bunca yıl feminist olarak anıldım ama artık kadınlardan umudumu kestim" diyor. Bu arada üçleme olarak düşündüğü kitabının sonuncusunda anne olan kadınları yazmaya başlayacak olan Güler'le kitaplarını ve tabii ki kadınları konuştuk.

* 'Ayşegül' isimli hikaye kitapları özellikle kızların küçükken okumaktan hoşlandıkları bir seridir. Neden kitaplarınıza onun ismini verdiniz?
Meslek hayatım boyunca hep kadınlarla ilgilendim. Yazacağım kitaplarda da yine kadını yazmak istiyordum. Özellikle ele almak istediğim kesimse şehirli, okumuş kadındı. Çünkü kadın sorunları deyince akla hep kırsal kesimlerde yaşayan kadınlar geliyor. Ancak kentli, okumuş ve meslek sahibi kadınların da dertleri var ve ben bunu ele almak istedim. Küçükken okuduğumuz 'Ayşegül' de kentli bir kızdı. Onunla büyüyen nesiller için de 'Ayşegül' artık büyüdüğüne göre onun büyük versiyonunu yazmaya karar verdim.

MAZBUT OLANIN YATAĞI RENKLİ
* Ama bu kitabı öyle oturduğunuz yerden değil, bizzat kadınlarla görüşerek yazdınız...
Bu kitapları tıpkı gazete için hazırladığım bir yazı dizisi gibi düşündüm. O yüzden de pek çok kadınla konuştum. İlk kitabım için 100'e yakın kadınla konuştum. Böyle bir kitap yazmak istediğimi duyan arkadaşlarım kendi çevrelerindeki kadınları toplayıp bana görüşmeler ayarladılar. Böylelikle çok farklı kesimlerden farklı kadınlarla görüşme şansım oldu. Bunun sonucunda da hayatın farklı kesimlerinde, farklı şeyler düşünen 10 değişik kadın profili çizdim. İkinci kitabımda daha çok iş hayatını ele aldığım için o yüzden daha çok yönetici düzeyinde veya girişimci kadınlarla görüştüm. Bu kitapta da yine 10 çalışan kadın profili çizdim.

* 20 yıldır kadınlarla ilgilenen bir yazar olarak bu iki kitap çalışmanızda kadınlar sizi yine de şaşırttı mı?
İlk kitabım biraz daha ilişki ve seks üzerine olduğu için aslında hiç ummadığım kadınlardan hiç ummadığım hikayeler duydum. Mesela gayet sıradan hayat yaşayan bir kadın çok renkli bir özel hayata sahipken, çevresinde çok rahat bir hayatı olduğu düşünülen kadınların ne kadar mazbut bir hayatları olduğunu görmek şaşırtıcıydı. Araştırmalarımda gayet iyi okullarda okumuş, mesleğinde belli noktalara gelmiş ve özgür hayatı olan kadınların cinsellik anlamında bir şey yaşamadıklarını gördüm.

* Neden yaşayamamışlar?
İşte bu noktada toplumsal baskı ön plana çıkıyor. Kişi eğer herkesin beğendiği, kabul gören bir kadın olmak istiyorsa toplum tarafından sevilmeyen şeyleri yapmıyor. Evlenmeden flört etmemek gibi... Bu yüzden de kendini kapatıyor.

* Peki mutsuz değiller mi bu tercihlerinden?
Olmaz olurlar mı, çok mutsuzlar. Yurtdışında sadece cinsellik amaçlı ilişkiler normal karşılanıyor. Türkiye'de küçük bir kesimde bu hoş görülse de geniş kesimde böyle bir şeyin kabul görmesi mümkün değil. Böylelikle gündüz mutlu ancak gece mutsuz kadın sayısı düşünülenden çok fazla. Buna bir de evlenip boşanmış ama ondan sonra bir daha cinsellik yaşamamış kadınları katınca bu sayı daha da artıyor.

ASIL KABAHATLİ KADINLAR...
* O yüzden de "O kadın dul, sinirliliğini mazur karşılamak lazım" diye konuşmalar yapılıyor...
Bu aslında toplumun iki yüzlülüğü. Bunları yaşamadığı için o kadının huzursuz ve sinirli olduğunu tahmin ediyor ama bunu yaşamasına izin vermiyorsun. Yaşadığı zaman da, o kadını kötü ilan ediyorsun. Geçen yıl atv'de yayınlanan 'Ölümsüz Aşk' dizisinde genç çocuk bunu yaşamadan ölmesin diye bütün mahalleli seferber olmuştu. Aynı şeyi bir genç kız için yaparlar mıydı? Benim bugüne kadar kadın haklarına dikkat çekmemin en önemli nedeni buydu. Çalıştık ama bunun sonucunda erkek düşmanı ilan edildik.

* Peki cinselliği yaşayan Türk kadınının iyi bir cinsel hayattan beklentisi ne?
Her kesimdeki kadın öncelikle ilgi ve şefkat bekliyor. Bununla birlikte ne toplum ne de erkekler kadına böyle davranmıyor. Ama kadınların da kabahati var; kendilerine önem vermiyorlar. İnsan önce kendini dünyanın merkezi sayacak ki, başkaları onlara saygı göstersin. Ama kadınlar hem bundan şikayet ediyor hem de kurtulmak için herhangi bir çaba göstermiyorlar.

* Çünkü kadının düşünmesi gereken eşi ve çocuğu var...
Daha doğrusu kadın, bencillik yapmanın yanlış olduğunu düşünüyor. Kadın için önce çocuk, sonra kocası, sonra ailesi en son kendisi geliyor. Oysa önce kendini düşünmeli. Çünkü o ne kadar iyi olursa, etrafındakilere de o kadar iyi anne, eş ve evlat olabilir. İkinci kitapta özellikle ortaya çıkan sonuç şu oldu; ne kadar kariyer sahibi olurlarsa olsun, kadınlar için çocuk dendiği zaman her şey duruyor. Çocuğu olduğu zaman, onun bir sorunu varsa kariyerini sıfırlayıp evine dönebilir. Kadının birinci zaafı annelik, ikincisi ise aşk. Böyle baktığınız zaman kadının önündeki en büyük engel kendisi oluyor. Kadın iş hayatının erkeğe, ev hayatının ise kendine ait olduğunu kabul ediyor.

Amacım kadınların yalnız olmadığını göstermekti. Kadınlar aslında pek konuşmazlar, birbiriyle her şeylerini paylaştıkları düşünülür ama cinselliği konuşmazlar çünkü yanlış anlaşılmaktan korkarlar. Ben yalnız olmadıklarını, herkesin bunları yaşadıklarını göstermek istedim. Erkeklere de kadınların kendilerinden çok da farklı olmadıklarını anlattım. Yüzde 20'lik gibi bir kısım sadece annelikle yetinmeyip, çalışmak istiyor. Ama aile, ev ve işini aksatmaması isteniyor. O zaman kadın kendiyle yarışmaya başlıyor. Yani 'süper kadın' olmaya çalışıyor. Böylece onları mutsuz, kendini tüketen kadınlar haline getiriyoruz. İş hayatı kadınlar için çok zor. Belki de bu yüzden bir yere geldikten sonra kendi kendilerine eleyip, daha ileri gitmek istemiyor. Kadın yalnızsa ve çocuğu yoksa sonuna kadar gidiyor. Bir aile hayatı varsa daha fazla ilerlemiyor.
DİĞER GÜNAYDIN HABERLERİ
 Şair şairi telif hakkı için mahkum ettirdi
 Kırmadan eleştirin
 Her eve lazım
 Fasıl eşliğinde iftar
 Şükür ve sevgi ayı
 İstanbul kasımda daha "Naturel"
 Japon çiçeği Türkiye'de açacak
 Mozart'la Eminem'i küfür buluşturdu
GÜLSE BİRSEL
Sağ gözüm sağlığa sol gözüm varlığa!
Arada zarfların...
EMEL MÜFTÜOĞLU
Korkma korktukça sıra sana gelecek
Ne çok fobisi var...
AYŞE TÜTER
Ramazan sofrası
Sazande
1yemek kaşığı...
Ekranda herkes başarılı olamaz
Ekranda herkes başarılı olamaz
Ünlüler Çiftliği'nin güzel sunucusu Seray Sever, ekranda en çok...
Emrah'ı taklit pahalıya patladı
Emrah'ı taklit pahalıya patladı
Emrah'a olan benzerliğini kullanarak 'Emral' adıyla kaset çıkaran...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.