Küresel kardeşlik
Aydınlanma'yı ve modernleşmeyi hep Batı merkezli bir şey gibi düşünenler, Batı-dışı bir modernlik olabileceğini ya da verili düzen dışında bir modernlik biçiminin mümkün olabileceğini gözden ırak tutarlar. Bu bakış açısına göre, örneğin sosyalizm modernlik karşıtı gibi bir tutum veya dinamik gibi sunulur. Oysa bu kökten yanlış ve son derece indirgemeci bir iddiadır. Fransız İhtilali'nin üç sloganı olan "özgürlük", "eşitlik" ve "kardeşlik", ancak Batı merkezli düşüncenin içinde mümkün zannediliyor. Halbuki Batı merkezli düşünce ve deneyimin modernleşmeyi sadece "özgürlük" vurgusu üzerinden yürüttüğünü, bunun da kapitalizmle birlikte bir başka tür içi boş özgürlüğe dönüştüğünü görmek gerekir. Bu bağlamda sosyalizm modernleşmeyi "eşitlik" vurgusu üzerinden gerçekleştirmeye çalışan bir iddia ve deneyimdir. Bunun gerçek "eşitlik" arayışından saparak başka bir şeye dönüşmesi ayrı bir konudur, bu, devletçiliğin ve "reel sosyalizm"in hikayesidir. Bugün ise "reel sosyalizm"in "devletçilik" yüzünden siyasal alanda yenilmiş olması, buna karşın kapitalizmin ayakta durması, "eşitlik" iddiasının, insanların eşit olduğu vurgusunun yenilgisi olarak ele alınıyor ve sadece üretim-tüketim döngüsü içinde kalmış bir "özgürlüğün" galibiyeti olarak değerlendiriliyor. Oysa ne yenilen gerçek "eşitlik"tir, ne de tarihsel zaferini ilan eden gerçek "özgürlük"tür.
*** Özgürlük ve eşitlik iddialarının "sistem" düzeyinde ifadesinin, kapitalizm ve reel sosyalizm olarak ifade bulmasından sonra, bu kavramların yeniden ele alınması ve siyasi hayata yansımasının nasıl olacağı hala ciddi tartışmalara yol açıyor. Bu arada dünya üzerinde yaşananlar ise insanlığın insan olma ayrıcalığını tehdit ettiği gibi, bizzat insan varlığını da ciddi risklerle karşı karşıya bırakıyor. Öte yandan insanlık bütün bu üretim-tüketim kısırdöngüsünün ortasında, "değersel" bakımdan "çürüyor". İnsanın insana yaptığı kötülüğün sınırları çizilemiyor artık. Üretim ve tüketim sisteminin bütün şaşaasına rağmen insanlığın onur, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik gibi kavramlara bağlılığı sürüyor, sürecek. Kendi çıkarını bu kavramların yeryüzünden silinmesine adayan bir avuç güç odağının büyük gücüne rağmen, büyük insanlık ailesinin kalbi ve beyni hala üst-değerlere dayanan bir hayattan yana... Bugün artık, özgürlük ve eşitlik kavramlarının geçmişte sisteme dönüşmüş deneyimlerinin arasındaki tartışmalara aşırı sıkışmak yerine, "kardeşlik" kavramına dayanan bir dünya düzeni üzerine daha çok kafa yormalı ve eylem üretmeliyiz. Modernleşmenin "kardeşlik" hattı üzerinden gerçekleşmesi bir hayal değildir. Bunun sembol ve merkez olduğu sosyal dinamikler ve siyasal tutumlar bu yüzyılı kurtaracak tek umudu sunmaktadır... Kardeşliğe vurgu yapmak, insanlığı Ortaçağ'a döndürmek anlamına gelmez veya yeryüzünde kardeşliğin mümkün olması için insalığın illa ki ilkel bir hayata mahkum olması gerekmez. Hatta denebilir ki, dün sosyal ve maddi zorunluluklar sebebiyle, hayatı sürdürebilmek için gereken dayanışma yüzünden ortaya çıkan "zorunlu kardeşlik" yerine, bugün değerlere dayanan ve insanlığın yaşadığı acıların insan olma şerefiyle bağdaşmadığı bilinciyle üretilen bir "gönüllü kardeşlik" çok daha kalıcı ve erdemli sonuçlar doğuracaktır.
|