Masumiyet çağı!
Aynı "merhamet" ve "adalet" gibi, "masumiyet" de başka bir şey oldu. Artık çocuklar masum değil; çocuklara şarjör boşaltanlar masum sayılır oldu.
*** Iman El-Hems, 13 yaşında bir kızdı. Büyük kızım kadar. O, Filistin'de bir çocuktu. O gün, henüz ölü Filistinli çocuklardan değildi. Ölü çocuk olmadığı için okula gidebiliyordu. Okul yolunda, elinde çantasıyla, onu, henüz 13'ünde, "belki bomba taşıyordur" diye vurdular. İsrail askerleri ateş açtı. Düştü. Askerlerin başındaki subay düşen kızın yanına gitti. "Merhamet" oradan kaçtı. Subay yerde, muhtemelen cansız yatan küçük kıza iki el daha ateş etti. Sonra, şaşkın şaşkın bakan askerlerinin yanına döndü. "Merhamet" Filistin topraklarını hızla terk etmişti. Subay, tekrar kızın, yani küçük kız cesedinin başına gitti. Otomatik silahının şarjörünü, o küçük cansız bedenin üstüne boşalttı. Askerler bile irkildi. İğrenen askerler çıktı. İhbar ettiler. Belki "adalet" olabilirdi. Subay geçici olarak görevden alındı. "Adalet", belki bulunabilirdi. İnceleme, soruşturma, sorgu. Bir asker, "Çocuk 70 metre ilerimizdeydi. Vurulduğunda öldüğünü anlamıştım. Komutan en az 20 mermiyi cesedine sıktı" diye ifade bile verdi. Namlunun ucunda biraz vicdan, biraz ahlak arıyordu, muhtemelen. Bu kadarını kaldıramamıştı. Ama, araştırma, soruşturma heyeti karar verdi: "Subay masumdur" dedi. Çocuklar ölebilir, ölü çocukların cesetlerine kurşun boşaltılabilir ve subaylar masum kalabilirdi. "Masumiyet" çoktan çocuk olmaktan çıkmış, büyümüş, apolet ve silah kuşanmış, "masum bir canavar" olarak kutsanmıştı. Çocuklar ceset, çocuk cesetleri delik deşik olabilir, subay yine masum kalırdı. "Ortadoğu'nun Türkiye ile birlikte tek demokrasisi, askeri-istihbarat dostumuz, tanklarımızın ustası, ABD'nin has evladı" İsrail'de, birçok İsrailli'nin de lanetlediği üzre; ahlak, merhamet, adalet ve masumiyet böyle şarjör boşalmasıyla tecelli etmişti.
*** İman'ın delik deşik bedeninin ardından, sıra Gadir Mukheymar'a gelmişti. 10 yaşındaydı; küçük kızım kadardı. Filistin'de, Gazze'de mülteci kampında Birleşmiş Milletler'in okuluna gidiyordu. Okul yolunda bile değildi. Sınıfında, sırasında oturuyordu. Göğsüne kurşunları, orada otururken yedi. Bir gün daha yaşamaya çabaladı. Ertesi gün cansız düştü. Ne teselli ama ki, cesedini kimse kurşunlayamadı. Buradaki fotoğrafta gördüğünüz iki çocuk ise yaşıyor henüz. Yaşıyor ve ağlıyor. Ahmed ve Merfat Zagut, öğretmen babaları Mahir'in, evlerinde, İsrail ateşiyle ölümüne ağlıyorlar; şunca yılda, henüz ölmemiş onca Filistinli çocuk gibi. Babaları, bilmiyorum, benim yaşımda mıydı, sizin yaşınızda mıydı! Masum muydu, masum muyduk?
|