| |
|
|
İstanbul'da bir dava
Sultanahmet Adliyesi'nde bugün, en hafif ifadeyle, AB kriterleriyle bağdaştırmakta zorlandığımız bir dava başlıyor. Sanıklar: İstanbul Tabip, Eczacı, Veteriner, Diş Hekimleri Odaları, DİSK, Devrimci Sağlık-İş Sendikası, KESK, Hak-İş, Türk-İş, SES, Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği'nin tüm yöneticileri. Toplam 11 sendika, meslek ve sivil toplum örgütünden 85 sanığın 3'er yıl hapisleri isteniyor. Suçları: İstanbul Emniyeti Güvenlik Şube Bürosu'nun iddiasına göre, "Kamu güvenliği, sağlığı ve düzenini bozacak nitelikte konuşmalar ve etkili çağrılar yapmak." Olayın bir yıllık geçmişi var. 5 Kasım 2003'te tabipler ve sağlık emekçileri iş bıraktılar. Bunu İstanbul Tabip Odası'nın 22 Aralık'taki basın toplantısı izledi. O toplantıda hükümetin sağlık politikaları eleştirildi ve bazı talepler dile getirildi: "Bütçede Sağlık Bakanlığı payı yüzde 10'a çıkarılsın. Sağlık çalışanı emeğinin karşılığını alsın. Halka eşit, ulaşılabilir, ücretsiz sağlık hizmeti sağlansın. Sözleşmeli personel uygulaması durdurulsun. Kamu hizmetini ticarileştirecek Sağlıkta Dönüşüm Programı'ndan vazgeçilsin." İşte bu görüş ve talepler, "Kamu güvenliği, sağlığı ve düzenini bozucu" nitelikte bulundu. İlginç bir nokta daha: Söz konusu eylem ya da etkinlikler başta Ankara olmak üzere tüm yurtta yapıldı. Sadece İstanbul'da suç sayıldı. AB, "Türkiye sivil toplumu güçlendirmeli" diyor, biz ise yıldırmaya çalışıyoruz. "Sivil toplum" araştırması yaptıran Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün'ün gözlemi doğru: "Sivil toplum örgütlerine üye olmakla yasadışı örgütlere üye olmak birbirine karıştırılıyor. Türk halkı da örgütlenmekten korkuyor, çünkü sivil örgütler sivrisinek muamelesi görüyor..." İstanbul'da açılan davadan belli değil mi?
|